Sağlıklı bir hayat için tuzu azaltın!
Tuz; yüksek tansiyon, buna bağlı inme, kalp krizi, kalp yetmezliği başta olmak üzere pek çok sağlık sorununun gelişme riskini artırır. Obeziteye, mide kanserine, böbrek taşına eğilimi yükseltir. Yemeklerin lezzetini artırmak için tüketilen tuz, ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, günde ortalama 5 gram tuz vücudumuz için yeterli. Ancak Türkiye’de tuz tüketimi bu miktardan 2,5-3 kat fazla. Tuz tüketimi azaltıldığında ise muhtemel hastalıklardan büyük oranda korunmak mümkün olabilir.
Çoğunun kaynağı yüksek tansiyon
Tuz alımı ile kan basıncı arasındaki ilişkiyi gösteren ilk büyük ölçekli çalışma olan INTERSALT araştırmasına göre; diyette günlük 6 gramlık tuz artışı büyük tansiyonu (sistolik) 9 mmHg yükseltir. Yüksek tansiyon en çok kalp, beyin, böbrek, büyük atardamar ve gözlere zarar verir. Bu organları etkileyerek kalıcı hasarlara veya yaşamın sonlanmasına neden olabilir. Hipertansiyon inmelerin yüzde 62’sinden, koroner damar hastalıklarının yüzde 49’undan, kardiyovasküler hastalıkların yüzde 80’inden, böbrek hastalıklarının da yüzde 40’ından sorumlu tutulur. Kan basıncı 115/75 mmHg üzerine çıkınca, risk başlar.
İnme riskini azaltabilirsiniz
Fazla tuz tüketimi merkezi sinir sistemini besleyen damarların tıkanıklık ya da kanamalarının yol açtığı ve ani gelişen nörolojik bir bozukluk olan inme riskini artırır. Günlük alım 6 gram azaltıldığında inme riski yüzde 24 oranında azaltılır.
Böbrek taşlarına eğilimi artırır
Dünyadaki en önemli sağlık sorunları arasında ilk sıralarda yer alan kronik böbrek hastalığı, daha çok diyabet, ardından da hipertansiyon nedeniyle gelişir. Tuz tüketimi doğrudan olmasa da hipertansiyona yol açarak böbrek sağlığını bozar. Böbrek taşlarına olan eğilimi artırır. Özellikle orta-ileri evre böbrek yetmezliklerinde seyri yavaşlatmak için diyette tuz kısıtlaması şart.
Mide kanseri daha çok görülür
Dünya Uluslararası Kanser Araştırma Fonu'nun 2016 verilerine göre, Uzak Doğu’da tuzla işlenmiş balık ve diğer gıdaları tüketenlerde mide kanseri görülme riskinin, bu besinleri tüketmeyenlere göre yüzde 15 daha fazla olduğu saptanmış.
Susayınca şekerli içeceğe yönelirler
Obezite, vücut kitle indeksinin 30 kg/m2 'den daha fazla olması olarak tanımlanıyor. Tuz doğrudan obezite nedeni değil. Ancak özellikle susayan çocukların su içmek yerine şekerli içecekleri tercih etmeleri obezite riskini çok artırır. Şekerli içecekler tuz barındırmamakla birlikte, tuzun dolaylı susatıcı etkisi nedeniyle, özellikle çocuklar tarafından ilk sırada tercih edilen sıvı olma özelliği taşır. Dünya Sağlık Örgütü, günlük alımın 10 gramdan 5 grama düşürülmesiyle günlük su ihtiyacının 350 ml azalacağını ifade ediyor. Günde her 1 gram tuz azaltılması da 27 ml daha az şekerli içecek tüketilmesini sağlar.
Astımı ağırlaştırır
Fazla tüketimin akciğerlerdeki mikro dolaşımı bozarak, astımın ağırlaşmasına neden olduğu düşünülür. 2010 yılında yapılan bir çalışmada düşük tuz diyeti (3.75 gr/gün) alan astımlı kişilerin, yüksek tuz diyetindekilere (10 gr/gün) oranla astım ilaçlarına daha az ihtiyaç duydukları ve bu kişilerin solunum fonksiyon testlerinde belirgin düzelme gösterdiği belirlendi.
Ne kadar tuz, o kadar ödem
Her sodyum molekülü vücutta en az 4 su molekülünü bağlar. Yani, tuz her zaman suya bağlı olarak dolaşır. Vücutta, sodyumun bulunduğu her alanda su da var. Tuz damar içindeki basıncı bu yolla artırdığı gibi ödeme de neden olabilir. Ödem, özellikle akciğerlerde olduğunda hayatı tehdit eder. Ödemli hastalıkların tedavisinde ilk sırayı tuz kısıtlaması alır.
Sıvı kaybı ve elektrolit dengesizlikleri
Vücutta ishal, yanık, kusma ile kanama gibi nedenlerle su kaybı olduğunda vücutta göreceli olarak tuz miktarı artabilir. Bu duruma “hipernatremi” denir. Vücutta göreceli olarak tuz miktarının artması, özellikle beyin hücrelerinden sıvı çekerek, beyin hücrelerinin büzüşmesine yol açar. Dolasıyla bu tür durumlarda su ihtiyacı hesaplanarak, eksik suyun tamamlanması gerekir. Bunun tam tersi de, vücutta suyun tuza göre daha fazla bulunması. Bu duruma da “hiponatremi” denir. En çok kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ile karaciğer yetmezliği olan kişilerde görülen hiponatremi de bilinç bozukluklarına ve mizaç değişimlerine yol açabilir.
Az tuza alışabilirsiniz
Besinleri daha az tuzlu tüketmek aslında sanılanın aksine çok da zor değil. Dilimizde, tuzu algılayan reseptörler mevcut. Yaklaşık yüzde 20 oranındaki tuz kısıtlaması, bu reseptörlerce algılanmaz. Yemeği baharatlarla tatlandırmak, sofraya tuzluk koymamak gibi yöntemlerle tuz azaltıldığında ağızdaki tuz reseptörleri yeniden aktive olur ve çok düşük tuz konsantrasyonlarını bile algılar. Yaklaşık 2 ay süren alışma sürecinden sonra az tuzlu olarak algılanan yemekler artık normal bir tada dönüşür.