Artık ileri yaşta annelik mümkün...
Annelik yaşı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilerlemiş durumda. Türkiye’den bir istatistik vermek zor olmakla beraber, İngiltere’de son 20 yıl içinde kadınlarda ilk kez anne olma yaşının yaklaşık beş yıl, erkeklerde ise baba olma yaşının 4,5 yıl ileriye gittiği görülüyor. Bu durumda, yaşla birlikte değişen yumurtalar da birtakım sorunlar yaratıyor. “Geçmişte bize ‘Çocuğum olmuyor’ diyerek başvuran çiftlerin yaşlarını, bugünkülerle kıyasladığımızda artık yardım arayan çiftlerin yaş ortalamalarının daha ileri olduğunu görüyoruz” diyen Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, şu bilgileri veriyor: “Tüp bebek tedavisi için başvuran kadınların üçte ikisi ileri anne yaşı dediğimiz dönemde oluyor. Yaşla birlikte yumurta rezervi azaldığı gibi yumurta kalitesi de düşüyor. Hamile kalmak zorlaştığı gibi sonrasında düşük yaşama ihtimali de artıyor. Çünkü kadınlar, belirli bir yumurta rezerviyle dünyaya geliyor ve bu 36 yaşından sonra hızla azalıyor. 37-38 yaşlarına gelindiğinde rezerv artık gerilemiş oluyor. 10 yıl içinde de süreç menopoza doğru ilerliyor.”
İlerlemiş yaş, yumurtayı olumsuz etkiliyor
Bu durum, ikinci çocuğuna sahip olmak isteyen kişilerde de sıklıkla görülüyor. 35 yaşın üzerindeki kadınların yumurta kalitesi ile genetik yapısında bozukluklar başlayabiliyor. Yumurtanın genetik yapısındaki bozukluklar; yumurtanın döllenmesine, ilerlemesine ve tutunmasına olumsuz etki yapabildiği gibi tutunan embriyonun düşmesine de yol açabiliyor. 43 yaşından sonra tüp bebek tedavisi uygulanan hastalarda embriyolar beşinci güne geldiğinde, bunların genetik teste tabi tutulduğunu söyleyen Prof. Dr. Fıçıcıoğlu, “Gelen sonuçlara göre, tüm embriyoların yüzde 5’ten daha azında normal genetiğe sahip embriyo bulunabiliyor. Dolayısıyla 43 yaşından sonra dramatik bir düşüşten bahsetmek mümkün” diyor.
Yumurta rezervinde seviyeler farklı ise...
Anne olma yaşı ilerlediğinde, herkes aynı seviyede olmayabiliyor. Yumurta rezervi azalan hastalar da kendiliğinden gebe kalabiliyor. Ancak herhangi bir nedenden gebe kalamadıkları takdirde, geçen zaman onların aleyhine işleyebiliyor. Eğer geçen zaman belli bir sürenin üzerindeyse ya da başka bir neden varsa ve tüp bebek tedavisine ihtiyaç duyuluyorsa hastalara takip gerekiyor. “Bu gruba; mevcut yumurtalık rezervleri ve yaşları da uygunsa bireyselleştirilmiş tedaviyle, maksimum yumurtadan yanıt alabilecek seçenekler sunulması gerekiyor” diyen Prof. Dr. Fıçıcıoğlu, şöyle devam ediyor: “Günümüzde uygulanmayan ama gelecekte ümit vadeden yöntemler arasında; mitokondri transferi, pronükleer transfer, kromozom tedavileri yer alıyor. Ancak günümüzde bunların uygulandığı ve ümit vadettiği durumlara şu an uzağız.”
Başarıyı arttıran yöntemler
İlerleyen anne yaşında, düşükleri önlemek ve tüp bebekteki başarı oranını arttırmak için genetik tarama testleri embriyo üzerinde de yapılabiliyor. Geniş kapsamlı yapılan bu testler sonucunda normal embriyo bulunduğunda hastanın transfer başına gebelik oranı daha da yükseliyor. Ancak canlı doğum oranları, bu test yapılanlarda ve yapılmayanlarda aynı. Dolayısıyla bu da tartışmalı bir konu olup, her hastada uygulamanın gerekip gerekmediği sorusunun bugün tüm alanlarda sorgulandığını söyleyen Prof. Dr. Fıçıcıoğlu, “Günümüzde koruyucu ve destekleyici yöntem olarak PRP tedavisi uyguluyoruz. PRP, ‘trombositten zengin plazma’ anlamına geliyor. Hastadan alınan kan örneğiyle yapılan işlem sonrasında trombositten zengin plazma elde ediliyor. Bu solüsyon yani PRP, ultrasonografik yolla yumurtalıklara enjekte ediliyor. PRP tedavileri daha kısa süreli bir etkiye sahip olsa da olumlu sonuç alınan vakalar bulunuyor. Kendiliğinden gebe kalan, yumurta kalitesi yükselen, tüp bebek tedavisi gören hastalarda artan başarı olduğu gibi, etki görmeyenlerle de karşılaşılıyor. Tüm bunların dışında kök hücre çalışmaları da yapılabiliyor. Kemik iliğinden ya da yağ dokusundan elde edilen kök hücrelerin yumurtalara enjeksiyonuyla artan gebelik oranlarını gösteren çalışmalar bulunuyor. Ancak kök hücre uygulamaları bakanlık iznine tabi olduğundan seçilmiş vakalarda yapılabiliyor. Olumlu ve olumsuz yönleri var. Yağ dokusundan elde edilen yöntemler de mevcut. Kendi kliniğimizde yer alan kök hücre laboratuvarında sabah erken saatlerde hastadan lokal anestezi ile çok küçük bir yağ dokusu alınıyor. Bu yağ dokusunu dört saatlik işlem sonrası, belli bir sürece tabi tutarak ‘stromal vasküler fraksiyon’ (SVF) elde ediliyor. SVF hastanın yumurtalıklarına enjekte ediliyor. Böylece yumurtalıkların uyarılması, daha iyi hale gelmesi, daha kaliteli yumurta ve embriyo elde edilmesi, günümüzde beklenen ve bizim pratik uygulamamızda yer alan bir yöntem” diyor.
Yumurta dondurma nedir?
Henüz evli değilseniz ya da çocuk sahibi olmayı ertelemeyi istiyorsanız, ailede erken yumurtalık yetersizliği hikayesi varsa, yumurtalık çikolata kistiniz varsa, yumurtalık operasyonu geçirdiyseniz veya yumurtalara zarar verebilecek bir tedavi kullanmak zorundaysanız, yumurta dondurma seçeneğini düşünmeniz faydalı oluyor. Sosyal yumurta dondurma olarak adlandırılan bu sürecin, 27-37 yaşları arasında yapılması öneriliyor.
Başarı oranını arttırın!
Eğer 30 yaşın üzerindeyseniz, şu an çocuk sahibi olmayı düşünmüyorsanız, yumurta rezerv tehdidi yaşıyorsanız ve ailenizde erken menopoz hikayesi varsa yumurta dondurma işlemi yapmanın yararınıza olabileceğini unutmayın. Yine erken dönemlerde alınabilecek tedbirlerin başında hayat tarzını iyileştirmek geliyor. Doğal beslenmek, şekerden ve yüksek kalorili yiyeceklerden uzak durmak, egzersiz yapmak ve antioksidan kullanmak da diğer önlemler arasında sayılıyor. Antioksidan içeren gıdalar tüketmek, üzüm çekirdeği ekstresi ve hücre yenileyici vitaminler kullanmak, insülin direnci varsa bununla mücadele etmek, uygun kiloda olmak ile aktif bir yaşam benimsemek de ileri yaşlarda gebe kalmaya yardım edebiliyor.