Pankreas kliniği hastaların yaşam kalitesini arttırıyor
Pankreasa ait akut pankreatit, kronik pankreatit ve pankreas kanseri gibi hastalıkların en güncel tedavileri, bu organdaki rahatsızlıklar için özel oluşturulmuş pankreas kliniklerinde uygulanıyor. Bu organın hastalıkları; iltihaplı, kistik ve kanser olmak üzere üç kategoriye ayrılıyor. “Gastroenteroloji uzmanları olarak iltihaplı ve kistik hastalıkların tanısı ile tedavisi üzerine çalışıyoruz” diyen Acıbadem Altunizade ve Atakent Hastaneleri Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Gürhan Şişman, şöyle devam ediyor: “Günümüzde hem akut hem de kronik pankreatitte medikal ve endoskopik tedavi imkanları var. Ülkemizde bunların hepsi yapılıyor. Bu rahatsızlıklara bağlı yaşam kayıpları yüksek oranda görüldüğünden, hastalara yaklaşım da büyük önem taşıyor. Özellikle akut pankreatit hastalığın şiddetli ilerleyeceğini tespit ediyorsak, hastayı mutlaka hastaneye yatırarak tedavi ediyoruz. Çeşitli komplikasyonların gelişmemesi için gerekli hallerde yoğun bakım ünitesi veya enfeksiyon hastalıklarıyla da iş birliği yapıyoruz” diyor.
Ağrı atakları azaltılabiliyor
Ülkemizde alkol ve sigara kullanımının fazla olması, pankreas hastalıklarının görülme sıklığını arttırıyor. Kronik pankreatit hastalarına tanı koymak günümüzde çok güç ve bu hastalık pankreas kanseri için de bir risk faktörü. Ancak son yıllarda kullanıma giren endoskopik ultrasonografiyle, özellikle kronik pankreatitte erken tanı koyup tedaviyi belirlemek mümkün oluyor. Pankreasta şüpheli bir alan görüldüğünde biyopsi yapılıyor ve erken tanı konulan pankreas kanseri vakalarının böylelikle cerrahi tedaviyle tam iyileşme şansı artıyor. Cerrahi tedavilerde çok yol aldıklarını dile getiren Doç. Dr. Şişman, “Endoskopik ve medikal tedavi yeterli olmadığı zaman ekibimizin büyük bir parçası olan cerrahiden yardım istiyoruz. Kronik pankreatiti olan uygun vakalarda cerrahi ya da endoskopik tedavi olan hastalarda uzun süreli olarak ağrı atakları azaltılabiliyor. Dolayısıyla hastayı ne kadar takip edersek ve dayanışma içinde olursak, onun yaşam kalitesi de aynı oranda artıyor” diyor.
Tecrübe çok önemli
Doktorların kronik pankreatit tanısını koyabilmek için tecrübeli olması gerektiğini vurgulayan Acıbadem Altunizade Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan ise şöyle devam ediyor: “Doğru tanı konulmazsa, tedavi uygulanamıyor. Pankreası almak ise problemi çözmek için doğru seçim değil. Organları korumadan tedavi, hastada daha çok soruna yol açabiliyor ve kişiye rahatlık sağlamıyor. Biz daha çok organ koruyucu ameliyat yöntemlerini uygulamaya çalışıyoruz. Ameliyatın planlaması da hasta-hekim iş birliğiyle, kişiye özel yapılıyor. Kronik pankreatitte çok fazla geç olmadan cerrahi uygulanırsa, hastanın geleceğine yatırım yapılmış oluyor. Bu tedavi hastayı ağrıdan kurtarırken, diyabet hastası olma ihtimalini de öteleyebiliyor. İnsüline ne kadar geç başlanırsa, bunun o denli az yan etki oluşturacağının unutulmaması gerekiyor. Dolayısıyla erken cerrahi tedavi zamanlaması büyük önem taşıyor.”
Erken tanı yaşam kurtarıyor
40 yaşının üstündeki bir hastada gaz, ufak sancılar, sigara kullanımı ile kan şekeri düzeninin beyin fonksiyonlarını bozması gibi belirtiler veya ailede pankreas hastalığı öyküsü varlığında mutlaka pankreastan şüphelenmek gerekiyor. Pankreas tetkikinde sadece kan tahlili yaptırmanın yetmeyeceğini, radyolojik görüntülemenin de önemli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Şişman, “Pankreas, dokusundan dolayı radyolojik olarak görüntülenmesi zor bir organ olduğundan atlanabiliyor. Bu da özellikle kronik pankreatit ve pankreas kanserinin ileri evrede tanı alınmasına yol açıyor. Kronik pankreatitte tanının erken konulması, hastalığın kanserleşmesini engellemeye yardımcı olabiliyor. Bilgisayarlı tomografiden yeterli cevap alınamadığı durumlarda ise endoskopik ultrason devreye giriyor. Bu şekilde pankreasın kanal yapısını çözerek; hastanın nasıl tedavi edileceği, endoskopik tedaviye uygunluğu ya da arkasında pankreas hastalığının olup olmadığı görülebiliyor. Dolayısıyla hem hekimlere rehberlik yapıyor hem de tedavi seçiminde yardımcı oluyor” diyor.
Pankreas kanserinde hayatta kalma oranı artıyor
Pankreas kanseri, yüzde 50 oranında metastaz yapan bir hastalık. Sadece organın içinde değil, uzak metastazları da olabiliyor. Bunların genelde karaciğerde başladığını, dolayısıyla hastaların iyileşme şansının kalmadığını belirten Prof. Dr. Ceyhan, şu bilgileri veriyor: “Bu durumdaki hastalarda, kemoterapiyle yaşam süresi uzatılabiliyor. Yine de yaşanan gelişmeler umut veriyor. Yeni kemoterapi ajanlarıyla bu hastalar iki yıl takip edilebiliyor. İkinci grup ise çok daha umut verici. Lokal, ilerlememiş pankreasa izole kitleler cerrahi yöntemlerle bütün lenf nodlarından temizlenebiliyor ve bütün tümörü sınırları temiz olarak çıkartma oranı artıyor. Sınırları tutturarak yapılan radikal cerrahi ve cerrahiden sonra verilen kemoterapi ajanları sayesinde hayatta kalma oranını yüzde 20’den yüzde 40’a kadar çıkarabiliyor. Üçüncü grupta da yüzde 25-30 oranda tümörün etrafındaki damarlara yayılımı nedeniyle ameliyatın ilk aşamada mümkün olmadığı hastalarda ‘lokal ileri büyümüş pankreas kanser’ teşhisi konuluyor. Bu lokal ileri büyümüş pankreas kanserlerinde kemoterapi veya radyo-kemoterapi uygulayarak, oradaki kanser hücrelerini yok etmek ve en azından küçülterek hastaya tekrar bir kurativ yani kurtarıcı radikal ameliyat sağlanabiliniyor. Böylece, eskiden kayıp düşündüğümüz hastalara yeni ve iç açıcı umut verebiliyoruz.”
Hastalıklar çoğu kez tesadüfen fark ediliyor
Her pankreas hastası kanser olmuyor. Düzenli kontrolle erken evrede yakalanabiliyor. Hastalar; sarılık, karın ağrısı, halsizlik, kilo kaybı ve hazımsızlık yaşayabiliyor. Semptomlar belli olmadığından, genelde hastalar farklı şikayetlerle doktora başvuruyor. Yapılan tahlil ve tetkiklerle hastalık tesadüfen ortaya çıkıyor. Bu da hastalar için çok büyük bir şans oluyor.