‘Duygusal açlık’ nedir?
“Stresli zamanlarımda durmadan bir şeyler yerim” ya da “Mutluysam buzdolabına sarılırım” diyenlerden misiniz? Bunu pek çok kişiden duyabilirsiniz. Zira yapılan araştırmalar, duygu durumuna göre yeme alışkanlıklarının değiştiğini gösteriyor. Duygulara yenik düştüğümüzde vücudumuzun ihtiyacı olmadığı halde bir şeyler yemek isteyebiliriz. Bu durum ‘duygusal açlık’ olarak tanımlanır.
Fazla yemek sizi motive değil, hasta eder
Yemek yeme alışkanlıklarımızın oluşmasında, yaşam tarzımızdan yetişme şeklimize, yaşadığımız bölgeden çalıştığımız işe kadar pek çok etken rol oynar. Tüm bunların yanında duygu durumumuz da beslenme şeklimizi belirlemede etkili. Duygusal değişimler, besinleri fazla tüketmeye yönelttiği gibi iştah azalmasına da neden olabilir. Ancak, özellikle duygusal açlık durumu fazla tüketime bağlı obezite, hipertansiyon, diyabet gibi kronik hastalıklar açısından risk oluşturur. Üzüntülü zamanlarda kişinin kendisine ‘dur’ diyemeyip, yemeye devam ederek mutsuzluğun üstünü örtmeye çalışması sorunu büyütür. Alınan besin miktarı motivasyon sağlamak yerine kilo problemi ve buna bağlı diyabet, hipertansiyon gibi hastalıklara neden olabilir.
‘Duygusal açlar’ hiç doymaz
Duygusal açlık yaşayan kişilerde, yeme düzeni geliştirilemediği için açlık hissi çok gelişmez ve öğün saatleri olmaz. Bu durumun ciddi bir sorun noktasına ulaştığı kişiler, günde kaç öğün yapmaları gerektiğini bilmez ve 2 saat geçmeden yağ ve şeker yönünden oldukça zengin yiyecekleri tercih ederler. Yemek yeme alışkanlıkları ve düzensizlikleri onları rahatsız etse de fizyolojik olarak tokluk hissetmezler. Açlıkla duygu bastırılmaya çalışılır.
Üzüntüden iştahınız mı kesilir?
Duyguların yemek yeme üzerindeki etkisi kişiden kişiye değişim gösterir. Örneğin bazı kişiler mutlu olduklarında daha büyük porsiyonlar yerken, bazı kişilerin ise üzgün olmanın getirmiş olduğu depresif mod ile yemek yemeye olan ilgisi tamamen biter ve çok sevdiği bir yemek dahi onlar için sıradanlaşır.
‘Tıkınırcasına yeme bozukluğu’ görülür
Stresli durumu atlatabilmek adına çok yiyen kişiler, ‘binge eating disorder’ (tıkınırcasına yeme bozukluğu) adı altında değerlendirilir. Bu durumdaki kişiler yeme ihtiyacı olmadığı halde bastırılmış duygularını yemek yiyerek örtbas etmeye çalışır. Bu sendromu yaşayan kişiler obez olmadıkları gibi kusma eğilimi de göstermez ve herhangi bir suçluluk hissine sahip olmaz. Depresyonla yakından ilişkili olan ve psikolojik bir temeli olabileceği düşünülen kişilerin terapiye yönlendirilmeleri gerekir.
Stres hem sinirleri hem de sindirimi etkiler
Herhangi bir nedenle ortaya çıkan kaygı bozukluklarının da beslenme üzerinde doğrudan etkisi bulunur. Bu dönemde, mideyi yorabilecek, sağlıksız yiyecekler tercih edilebilir. Duygusal açlıkta mide ve sinir sistemi birbirini bu denli etkileyebilir. Mide, yaşanılan stresli dönemden fazlasıyla etkilenir. Stresli dönemde sindirimi düzenleyen sinir sistemi yerine tepkileri kontrol eden kısım harekete geçer ve bu nedenle sindirim yavaşlar. Sindirimin yavaşlamasıyla birlikte yaşanılan gerginlik vücudu teslim alabilir ve bu durum günlerce devam edebilir.