Yazı İçeriği

Ailedeki kanser hikayesi gözardı edilmemeli

Aile öyküsü önemli

Kolonoskopi ile kanser önlenebiliyor

Geç kalmak yaşam kaybına yol açabiliyor

Bağırsak problemi olanlar dikkat!

Taramadan korkmamak gerekiyor

Hastalıklar taranıyor

Kanser türlerine göre tetkikler neler?

Ailedeki kanser hikayesi gözardı edilmemeli

Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi’nin verilerine göre, 2018’de dünyada 18 milyon kolon kanseri vakası olduğu saptandı. 2040’ta ise bunun 295 milyon olacağı öngörülüyor. Her 18 saniyede bir kişiye kolon kanser tanısı konuluyor, her üç dakikada bir kişi de bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Kolon kanserinin artışında sigara, alkol, stres, obezite ve aile öyküsü büyük önem taşıyor. Kalın bağırsak kanserlerinin yüzde 70’i 50 yaşından sonra görülüyor. Özellikle gençlerde görülen kanserlerin bir kısmının aile öyküsüyle bağlantılı olduğunu belirten Acıbadem Altunizade Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Nurdan Tözün, “Ailevi polipozis sendromu ya da kalıtsal kolon kanseri durumlarında, bu kişilerin erken yaşlarda taranması hem kanser gelişimini önlüyor hem de yaşam süresini uzatıyor. Ailevi kolon kanserleri, çok erken yaşlarda başlayabildiği gibi 30’lu ve 40’lı yaşlarda da görülebiliyor. Oysa kalın bağırsak  kanseri riski ortalama 50 yaşında başlıyor ve 70-80 yaşlarında daha fazla ortaya çıkıyor” diyor.


Aile öyküsü önemli

Kolon kanserlerinin yüzde 98’i kolonda bulunan polipler üzerinde gelişiyor. Bunlar erken yakalanıp kolonoskopiyle çıkarılırsa kanser önleniyor. Bu durumun fark edilmesi ise kolon kanserini önlemeye yönelik tarama programlarını başlattı. Tarama programları, 50 yaşını geçmiş kadın veya erkeklerde uygulanıyor. Tarama için ideal yöntem olan kolonoskopiyi ilk sırada tercih eden ve uygulayan ABD, Avusturya, Almanya, Polonya gibi ülkeler dışında birçok ülkede kolon kanseri taraması dışkıda gizli kan tahliliyle yapılıyor. Genetik geçişli kolon kanseri vakaları, toplam hasta sayısının ortalama yüzde 20’sini oluşturduğundan, ailenin kanser geçmişini sorgulamak hastalığı önlemede büyük önem taşıyor. Ailevi kolon poliplerinin birkaç çeşidi olduğunu belirten Prof. Dr. Tözün, şu bilgileri veriyor: “Bunlardan biri ‘Familyal adenomatöz polipozis’ denilen FAP hastalığı. Bu kişiler ergenlik çağına gelip tarandığında tanı konuluyor. 30’lu yaşlara geldiklerinde tanı konulmazsa kanser nedeniyle yaşamlarını kaybediyorlar. Çünkü kanserleşme oranı, erişkin çağa gelindiğinde yüzde 100’e ulaşıyor. Bir diğer kalıtsal kanser çeşidi olan ‘Herediter non-polipozis kolorektal kanseri’ (HNPCC) yani Lynch sendromunda ise FAP hastalığındaki gibi çok sayıda polip yok ancak kolon kanseriyle birlikte başka organlarda da kanser olabiliyor. Bu bağlamda, ailesinde 50 yaş öncesinde kalın bağırsak kanseri veya HNPCC ilişkili kanser (yumurtalık, rahim, mide, ince bağırsak ve böbrek kanseri gibi) olanlar ile üç veya daha fazla yakın akrabasında kalın bağırsak kanseri ya da HNPCC ilişkili kanser olanların taramadan geçmesi gerekiyor.”

Kolonoskopi ile kanser önlenebiliyor

Dışkıda gizli kan testi, her yıl ya da iki yılda bir yapılıyor. Alınan dışkı örneğinde hassas yöntemle bakıldığında gizli kan bulunması halinde ise kolonoskopiye geçiliyor. 50 yaşından itibaren herkesin bu işlemi yaptırması gerektiğine çünkü bir polip alındığında kolon kanserinin yüzde 80 oranında önlenebildiğine bir kez daha dikkat çeken Prof. Dr. Tözün, “Son yıllarda erken yaşta (50 yaş altı) kolon kanseri artış gösterdiği için birçok ülke tarama yaşını 40-45’e çekiyor. Ortalama riski olan kişiler 50 yaşında kolonoskopi olurken, birinci derece yakınında kolon kanseri olması halinde tanı alınan yaştan 10 yıl öncesinde ya da 40 yaşında bu taramanın yapılmaya başlanması büyük önem taşıyor” diyor.

Kolonoskopi, ağrısız ve emniyetli bir işlem. Yapılan çalışmalar, kadınların tarama programlarına erkeklerden daha fazla uyum gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu konuda başlıca çekinceler; utanma duygusu, arkasından cerrahi gelecek endişesi, kendini o sırada sağlıklı hissetme duygusu, dışkı biriktirmenin itici olması ve kültürel faktörler olarak bildiriliyor. Kolon kanserinden birincil korunmada ise sağlıklı beslenmek (bol lifli, tahıl içeren, katkı maddesi ve işlenmiş et içermeyen, tercihen Akdeniz tipi diyet), düzenli egzersiz yapmak, alkol ve sigaradan uzak durmak ile kilo almamak tavsiye ediliyor. Aspirin, kalsiyum ve gıda takviyelerinin koruyucu etkisinin ise halen tartışmalı olduğunun unutulmaması gerekiyor.

Geç kalmak yaşam kaybına yol açabiliyor

Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı tarama programları, yaklaşık beş yıldır aile hekimleri tarafından uygulanıyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Bilgi Baca, dışkıda gizli kan testinin yanı sıra sadece sol tarafa bakılan sigmoidoskopi adlı bir yöntemin de bulunduğunu vurgulayarak, “Bu yöntem, dışkıda gizli kanla birlikte yapılınca, kolon kanseri yüzde  80 oranında yakalanabiliyor. Kolonoskopi yaptırılıp, tüm kalın bağırsak görüntülendiğinde ise kalın bağırsak kanserine yüzde 100 erken tanı konuyor. Ancak ileri evrede tanı alırsa, kemoterapi ve ekstra tedaviler yapılsa da beş yıllık yaşam süresi yüzde 60’ı geçmiyor” diyor.

Bağırsak problemi olanlar dikkat!

İltihabi bağırsak, kronik hastalıklar ve ülseratif kolit gibi rahatsızlıkları olan kişilerin sekizinci yıldan sonra düzenli takip yaptırması gerekiyor. Örneğin, bu hastalığa  11 yaşında yakalanan birinin 19 yaşından sonra her yıl takip kolonoskopisi yaptırması önem taşıyor. Kolonoskopide kalın bağırsağın değişik yerlerinden parçalar alınarak, kalın bağırsak kanseri riski olup olmadığının araştırıldığını belirten Prof. Dr. Baca, şöyle devam ediyor: “Bu yöntem uygulanırsa, hastalar 10 yıldan sonra her yıl takip ediliyor. Hasta böyle bir riskle yaşamak istemiyorsa, bu kez doğrudan ameliyat öneriliyor.”

Bağırsak kanseri belirtileri arasında ani kilo kaybı, sürekli karın ağrısı ve dışkıda kan görülmesi yer alabilir.

Taramadan korkmamak gerekiyor

Hastaların kolonoskopi ve gastroskopi yapmaktan çekindiğini ifade eden Prof. Dr. Baca, “Mide ağrısı gibi birtakım şikayetler hastalar tarafından önemsenmese de dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü bu belirtilerin kontrol edilmesi, altta yatan bir kanserin erken evrede yakalanmasına yardımcı oluyor. Aksi halde ileri evrede hastaların ameliyat şansı dahi kalmayabiliyor. Dolayısıyla kolonoskopi ve gastroskopi gibi taramalardan korkmadan, gerekli hallerde yaptırılmasına özen göstermek önem taşıyor” diyor.

Hastalıklar taranıyor

Aile hikayesinin önemli olduğu kanserler; meme kanseri, kalın bağırsak kanseri, yumurtalık kanseri, prostat kanseri, melanom ve endokrin kanserleri olarak belirtiliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Check Up Uzmanı Dr. Gonca Gül Atalay, ikinci ya da üçüncü derece akrabalarında bu kanserlerden bir veya birkaçının olması halinde kişinin bir uzmana başvurması gerektiğini belirterek, kalıtımsal kanser riski taşıyan bireyleri şu şekilde sıralıyor:

- Erken yaşta kanser tanısı konulanlar,

- Ailesinde birden fazla kişide aynı tip kanser türü görülenler,

- İki farklı organ ya da dokuda kanser tanısı alanlar,

- Nadir görülen bir kansere yakalanmış kişiler (örneğin erkekte meme kanseri veya sarkom),

- BRCA1 veya BRCA2 mutasyonu taşıyan kişiler ile yakın akrabaları,

- Aşkenaz Yahudisi kökenli insanlar.

Kanser türlerine göre tetkikler neler?

- Kolorektal kanser: 50-75 yaş arasında tüm erkek ve kadınların taramadan geçmesi gerekiyor. 76-85 yaş arasında kişinin riskine göre tarama yapılırken, 85 yaşından sonra uygulanmıyor.
Kolorektal kanser taramaları üç farklı şekilde yapılıyor. Bunlar; 10 yılda bir kolonoskopi, yıllık rutin dışkıda gizli kan testi, beş yılda bir sigmoidoskopi ve üç yılda bir dışkıda gizli kan testi. Kolonoskopi ise poliplerin çıkartılması ve patolojik olarak incelenmesinde fayda sağlıyor.

- Servikal kanser: 21-65 yaş arasındaki, aktif cinsel hayatı olan kadınlarda PAP Smear testi ile servikal kanser taraması yapılabiliyor. Üç ya da beş yıl aralıklarla tekrarlanabilen bu test, yaşam kaybı riskini yüzde 60 azaltabiliyor.

- Akciğer kanseri: 55-80 yaş arasında 30 paket/yıl sigara içmiş olan ve halen sigara içmeye devam eden ya da son 15 yılda bırakmış herkesin düşük doz akciğer tomografisi yaptırılması gerekiyor. Sigarayı bırakalı 15 yıldan daha uzun süre olanlarda, hastalıkları nedeniyle uzun yaşam beklentisi olmayanlarda ve akciğer tanısı konulduğunda cerrahi için uygun olmayacak hastalarda ise tomografi önerilmiyor. Bu taramayla akciğer kanserine bağlı yaşam kayıplarında yüzde 20 azalma olduğu biliniyor.

- Meme kanseri: 50-75 yaş arasındaki kadınların her yıl veya iki yılda bir mamografiyle taranması önem taşıyor. Mamografiye ek olarak meme USG de yapılabiliyor.

- Prostat kanseri: Prostat kanseri PSA ile taranabiliyor.