Daha iyi bir deneyim için konum izni vermelisiniz.
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
Tüp bebek (IVF), çocuk sahibi olamayan anne ve baba adaylarının umutlarını yeşerten bir tedavi yöntemidir. Laboratuvar ortamında, kadın yumurtası ile erkek spermi bir araya getirilir ve embriyo oluşturulur. Döllenmiş yumurta anne rahmine özenle yerleştirilir. Modern tıbbın sunduğu bu yöntemle bebek sahibi olma isteği gerçeğe dönüşebilir.
İçindekiler

Tüp Bebek Nedir? Neden Yapılır?

Tüp bebek tedavisi (IVF), çiftlerin çocuk sahibi olmasına yardımcı olan bir işlemdir. Tüp bebek tedavi işlemi, “IVF döngüsü” olarak bilinen birkaç adımdan oluşabilir. Bu işlemi yapmak için ilk olarak çok sayıda yumurtaya ihtiyaç vardır. Kadınlar yumurtalarının çoğalması için doğurganlık ilaçları almaya başlar. Daha sonra oluşan yumurtalar alınır ve bir laboratuvara taşınır. Yumurta ve sperm bir petri kabında döllenir. Steril bir ortamda yapılan bu işlemin ardından, bir veya daha fazla döllenmiş yumurta veya embriyo hasta rahmine transfer edilir. Embriyo rahim astarına tutunduğunda gebelik gerçekleşir.

Tüp bebek, bir kadının hamile kalmasına yardımcı olmak için yapılır. Diğer doğurganlık teknikleri başarısız olduğunda denenir. Şu kişiler için tüp bebek tedavisi uygun görülebilir:

  • Fallop tüpleri olmayan veya onarılamayan kadınlar
  • Tıbbi veya cerrahi tedavi sonrasında gebe kalamayan kadınlar
  • Düzenli yumurtlama indüksiyonu sonrasında gebe kalamayan yumurtlama disfonksiyonu olan kadınlar
  • Açıklanamayan kısırlık yaşayan çiftler
  • Sperm sayısının çok düşük olduğu çiftler

Herhangi bir korunma yöntemini kullanmadan cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen 1 yıl ve daha fazla boyunca hamile kalınamıyorsa, infertilite konusunda bir Tüp Bebek Merkezi’ne başvurulmalıdır.

Tüp bebekte yumurtaların yerleştirilme işlemi iki şekilde yapılır:

  • Laboratuvar ortamındaki dölleme işlemi ya spermleri yumurtaların yanına bırakıp bu spermlerin kendi kendilerine yumurtanın içine girip dölleme işlemini gerçekleştirmesini beklemek şeklinde (klasik tüp bebek-IVF) olur.
  • Mikroskop altında spermin bir pipet yardımı ile direkt olarak yumurtanın içine enjekte edilerek döllemenin sağlanması (mikroenjeksiyon) şeklinde olmaktadır. Tüp bebek uzmanları iki yöntem arasındaki tercihi çiftlerin özelliklerine göre belirler. Amaç çift için en yüksek başarı şansını yakalamaktır.

Aşılama Tedavisinin Tüp Bebekten Farkı Nedir? Ne Zaman Uygulanır?

Özellikle erkeğe bağlı ve nedeni açıklanamamış kısırlık olgularında tüp bebek tedavisinden önce tercih edilen tedavilerin başında Aşılama Tedavisi gelmektedir.

Aşılamada, tüp bebek tedavisinde olduğu gibi kadının yumurtalıkları uyarılır, yumurtalar çatladıktan sonra erkekten alınan spermler rahim içine bir kanül ile transfer edilir.

Aşılamanın uygulanabilmesi için kadının tüplerinden en az birinin açık olması gerekmektedir. Erkeğin sperm analizi sonuçları normal ya da normale yakın olmalıdır. Ayrıca kadında, gebeliğin tutunmasını engelleyecek endometrial bir patoloji (endometriozis hastalığı) olmamalıdır.

Tüp Bebek Tedavisi: Tüp Bebek Nasıl Yapılır?

Tüp bebek, doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftler için geliştirilen bir yardımcı üreme teknolojisidir. Tüp Bebek (IVF) tedavisinde, öncelikle kadının yumurtalıkları ilaçlarla uyarılarak birden fazla yumurta elde edilir. Bu yumurtalar laboratuvarda sperm ile döllenir ve embriyo oluşumu sağlanır. Oluşan embriyo, rahme transfer edilerek gebelik başlatılır.

Tüp bebekte yumurtaların yerleştirilme işlemi iki şekilde yapılır:

Laboratuvar ortamındaki dölleme işlemi ya spermleri yumurtaların yanına bırakıp bu spermlerin kendi kendilerine yumurtanın içine girip dölleme işlemini gerçekleştirmesini beklemek şeklinde (klasik tüp bebek-IVF) olur.

Mikroskop altında spermin bir pipet yardımı ile direkt olarak yumurtanın içine enjekte edilerek döllemenin sağlanması (mikroenjeksiyon) şeklinde olmaktadır. Tüp bebek uzmanları iki yöntem arasındaki tercihi çiftlerin özelliklerine göre belirler. Amaç çift için en yüksek başarı şansını yakalamaktır.

Düzenli adet gören kadınlar her ay tek bir yumurta oluşturmaktadırlar. Tüp bebek tedavisinde dışardan verilen hormon ilaçları ile bu sayıyı artırmak amaçlanır.

Her tedavi protokolü farklılıklar gösterse de temel olarak yumurta gelişimini sağlayan ve erken yumurtlamayı engelleyen iki paralel hormon tedavisi uygulanmaktadır.

Bu hormon ilaçlarının kullanımı esnasında yumurtalıkların verdiği cevabı yani yumurta gelişimini takip etmek ve gerekli durumlarda doz ayarlamalarını yapmak üzere ultrason ve kan testleri yapılmaktadır.

Bu şekilde olgunluğa erişen yumurtalar çatlatma iğnesi olarak bilinen basit bir iğne aspirasyon yöntemi ile toplanmakta ve laboratuvar ortamında erkekten alınan spermler ile döllenmeleri sağlanmaktadır.

Yumurtaların toplanması genel anestezi altında yapılabildiği gibi sedasyon ve lokal anestezi altında da yapılabilmektedir.

Bu döllenme işlemi klasik IVF yönteminde sperm ve yumurtaların yan yana bırakılması ile sağlanabildiği gibi mikro-enjeksiyon olarak adlandırılan her bir spermin yüksek büyütmeli mikroskop altında tek bir yumurta içine enjeksiyonu ile de yapılabilmektedir. Hekiminiz hangi yöntemin size daha uygun olduğunu açıklayacaktır.

Döllenen yumurtalar 2 ila 3 gün boyunca ya da bazı durumlarda 5 ila 6 gün süresince laboratuvarda ısı ve atmosfer kontrollü kültür ortamlarında gelişmeye bırakılmakta ve bu süre sonunda en iyi gelişen embriyolar seçilerek rahim içine geri yerleştirilmektedir.

Transfer edilecek olan embriyo sayısının belirlenmesi gebelik şansına ve çoğul gebelik riskine direkt olarak etki edeceğinden embriyo kalitesinin belirlenmesini takiben bu sayı sizinle transfer öncesi ayrıntılı olarak görüşülecektir. Embriyo transfer işlemi çok nadir durumlar haricinde anestezi ve sedasyon gerektirmemektedir.

Hangi durumlarda tüp bebek tedavisi yapılır?

Herhangi bir korunma yöntemini kullanmadan cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen 1 yıl ve daha fazla boyunca hamile kalınamıyorsa, infertilite konusunda bir Tüp Bebek Merkezi’ne başvurulmalıdır.

Tüp bebek tedavisi kaç yaşına kadar uygulanabilir? Tüp bebekte yaş sınırı nedir?

Tüp bebek tedavisinde ilk olarak kadının yumurtalık rezervleri değerlendirilir. Adetin 3. gününde yapılan hormon testleri ve ultrasonografi ile yumurtalık rezervinin durumuna bakılır.

Bu incelemede yumurtalık rezervinin iyi olduğu tespit edilirse, 45 yaşına kadar tüp bebek tedavisi yapılabilir.

Ancak yaş ilerlemesinin olumsuz etkilerinden dolayı kromozomlar bakımından embriyonun incelenmesi gerekmektedir. Yanı sıra 38 yaşından sonra tüp bebek tedavisine başlayacak kadınların preimplantasyon genetik tanı yöntemine başvurması ve embriyolarının durumunu değerlendirmesi gerekmektedir

Kadınların 35 yaşından sonra yumurta sayısı azalır, yumurtlama bozulur ve yumurtanın kalitesi kötüleşir. Yumurtalık rezervleri tüp bebek için uygun olsa bile tüp bebekte başarı şansı da düşmektedir.

Bu nedenlerle kısırlık sorunu yaşayan kadınların çocuk sahibi olabilmeleri için ileri yaşları beklemeden tedaviye başlaması önemlidir.

Yaşı ilerlemiş ve yumurtalık haznesinde sorun olan bir kadın için ise tüp bebek tedavisinde gebeliğin gerçekleşmesi adına bir yöntem mevcut değildir.

Ülkemizde ileri yaşta çocuk sahibi olmak isteyen ve düşük yumurtalık rezervine sahip kadınlar yumurta dondurma işlemiyle ileri yaşta hamile kalabilmektedir.

35 yaş üstü gebelikler yüksek riskli gebelik sınıfına girer ve perinatoloji uzmanlarınca tarafından takip edilmelidir.

Erkekler için tüp bebekte yaş sınırı var mıdır?

Erkeğin sperm üretimi her yaşta devam etmektedir. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte sperm kalitesinde düşüş gerçekleşir. 55 yaş üzerindeki erkeklerde sperm hareketliliği yüzde 54 azalabilir. Bunda etken olarak yaş olarak sperm DNA'sının bozulduğu düşünülmektedir.

Çoğul gebelik riski var mı?

Ülkemizde uygulamada olan Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’ne göre 2 taneden fazla embriyo transfer edilmesi yasaktır. Tek embriyo verildiğinde ikiz gebelik olma şansı (tek yumurta ikizliği) oldukça azdır.

2 embriyo verildiğinde ise ikiz gebelik (çift yumurta ikizliği) yaklaşık üçte bir oranında.

Çok nadiren 2 embriyo verildiği halde 3 hatta 4 bebek oluşabiliyor; verilen embriyolardan birisi, bazen de ikisi birden bölünerek tek yumurta ikizliğine dönüşebiliyor.

Tüp bebek ve aşılama gibi yardımcı üreteme tedavisi gören ve uzun zaman çocuk sahibi olamayan çiftler, çoğul gebeliği özellikle isteyebiliyor.

Çoğul gebelik riskli sayıldığından transfer edilecek embriyo sayısına doktor ve hastanın birlikte karar vermesi gerekiyor. Transfer edilmeyen embriyolar dondurularak 5 yıl saklanabiliyor.

Günümüzde yardımcı üreteme teknikleri ile çoğul gebelik oluşma oranı % 20 ila 30 arası. Çoğul gebeliklerin büyük kısmını ikizler nadiren üçüzler ve daha fazlası oluşturuyor.

Tüp Bebek Kimler İçin Gerekli?

Korunmadan düzenli cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen bir yıl içerisinde gebelik elde edilememesi durumunda, kısırlığın tedavisi ve yardımcı üreme teknikleriyle çocuk sahibi olmak için bir merkeze başvurulmalıdır.

Doktorunuzla şu durumlarda iletişime geçebilirsiniz:

  • Gebe kalmayı düşünüyorsanız ve 30 yaşından büyükseniz ilaveten 6 aydır menstrual kanamanız olmadıysa,
  • Menstural periyodlarınız düzensiz veya ağrılı geçiyorsa, pelvik ağrı, endometrioz (çikolata kisti gibi) veya tekrarlayan düşük durumları varsa (2 veya daha fazla düşük),
  • Düşük sperm sayımı, testis ve prostat hastalıkları geçmişi veya cinsel problemler varsa.

Tüp bebek tedavisinin uygulandığı diğer durumlar şunlardır:

1. Doğal yollarla bir gebeliğin oluşabilmesi için kadının yumurtalık kanallarının hem açık olması hem de normal fonksiyon görmesi gereklidir.

Halk arasında yumurtalık kanalları olarak da bilinen kadın fallop tüplerinin tıkalı, ciddi derecede hasar görmüş ya da cerrahi olarak alınmış olması durumunda tüp bebek tedavisi uygulanmalıdır.

2. Kadın üreme organları çevresinde, yumurtalıklarda gelişen yumurtaların fallop tüpleri tarafından yakalanmasını önleyecek yapışıklıkların olması durumunda da tüp bebek tedavisi gerekebilir.

Bu karın içi yapışıklıklar ya bu bölgelerde daha önce gerçekleştirilmiş olan ameliyatlara (örneğin; yumurtalık kisti ameliyatı, miyom çıkartılması, dış gebelik ameliyatı gibi...) ya da farkına varılmış ya da varılmadan geçirilmiş olan kadın iç genital sisteminin iltihabi durumlarına bağlı olabilir.

Bu durumda ilk tedavi aşaması olarak laparoskopik (kapalı) cerrahi ile bu yapışıklıklar açılarak normal tüp-yumurtalık ilişkisinin sağlanmasına çalışılabilir. Eğer bu sağlanamaz ise veya sağlanmasına rağmen cerrahiden sonra belli bir süre içerisinde kendiliğinden gebelik olmaz ise tüp bebek tedavisine geçilmelidir.

3. Yumurtlama problemi olan kadınlarda, yumurtlamayı sağlayan ilaç tedavisi ile yumurtlamanın elde edilmesine rağmen hala gebe kalınamıyor ise tüp bebek tedavisine geçilmelidir. Bu grubun önemli bir bölümünü polikistik over sendromlu kadınlar oluşturmaktadır.

4. Kadında endometriozis hastalığı var ise tüp bebek tedavisi gerekebilir. Endometriozis hastalığı, normalde rahim içinde bulunması gereken ve her adet döneminde dışarı atılan endometrium tabakasının rahim dışında, tüplerin çevresinde, yumurtalıklarda ve bağırsak üzerinde bulunmasıdır.

Endometriozis hastalığı, kadının gebe kalmasını engelleyebilir. Cerrahi olarak bu hastalığın temizlenmesini takiben belirli bir süre içerisinde gebelik sağlanamamışsa tüp bebek tedavisine geçilir.

5. Erkekteki sperm sayısı, sperm hareketi ve sperm şeklinde (sperm morfolojisi) bozukluk ve yetersizlik var ise tüp bebek tedavisi gerekebilir.

Günümüzde tüp bebek / mikroenjeksiyon uygulaması, erkek faktörüne bağlı kısırlıkta en yüksek başarı ve gebelik oranlarını veren tedavi yöntemidir. Erkek faktörüne bağlı infertilitesi olan çiftlerin tüp bebek tedavisine erken sevk edilmeleri başarı şansını artırır.

6. Erkekte sperm analizinde hiç sperm hücresi bulunmaz ise tüp bebek tedavisi ile sonuca gidilebilir. Bu durumda, sperm hücreleri cerrahi yollarla epididim veya testisden elde edileceği için tek tedavi yöntemi olarak tüp bebek / mikroenjeksiyon tedavisi uygulanması gerekir.

7. Açıklanamayan kısırlık varlığında tüp bebek tedavisi gerekebilir. Tüp bebek, doğal yoldan çocuk sahibi olmak için girişimde bulunmuş, muayene ve incelemelerinde herhangi bir sorun saptanamamış çiftlerin, açıklanamayan kısırlık durumunda da uygun bir seçenektir.

Bu çiftlerin her zaman için kendiliğinden gebe kalma şansları olsa da, yıllar geçtikçe ve kadının yaşı ilerledikçe bu şans giderek ve belirgin bir şekilde azalır. Bu çiftlerde tüp bebek tedavisi iyi sonuç vermekte ve çiftlerin üzerindeki stres ve gerginliği en kısa yoldan ortadan kaldırmaktadır.

8. İmmünolojik kısırlık var ise tüp bebek / mikroenjeksiyon tedavisi ile sonuca gidilebilir. Menide veya kadın üreme sistemi içerisinde sperm hücrelerine karşı antikorlar gelişiyor ve diğer tedaviler ile bir sonuca ulaşılamıyor ise tedavi olarak tüp bebek tedavisine düşünülmelidir.

9. İleri kadın yaşı söz konusu ise tüp bebek tedavisi düşünülmelidir. Doğurganlık ilerleyen yaş ile birlikte azalma gösterir. Bu azalma özellikle 35 yaştan sonra hız kazanır. Bu nedenle, özellikle 38 yaş ve üzerinde olup bebek sahibi olmak isteyen kadınlarda vakit kaybetmeden tüp bebek tedavisine başlamak etkin ve sonuç getiren bir yaklaşımdır.

Diğer infertilite tedavileri ile yerine konulamayacak bir zaman kaybı, bu yaştaki kadınlar için yüksek bir bedel demektir. Zamana karşı yarışılan bu dönemde tüp bebek tedavisi en doğru seçim olabilir.

10. Preimplantasyon genetik tanı uygulaması gereken durumlarda tüp bebek tedavisi yapılmalıdır.

Sonuç olarak;

Tüp bebek tedavisindeki başarı oranlarının artması bu tedaviyi son başvurulacak bir tedavi seçeneği halinden çıkartarak kısırlık tedavileri içinde en ön sıraya yerleştirmiştir.

Tüp bebek tedavisinin ön saflara geçmesi birçok çifti uzun yıllar çocuksuz kalmanın sıkıntı ve gerginliğinden erken dönemde kurtarmaktadır.

Tüp Bebek Nasıl Olur? Tüp Bebek Aşamaları Nelerdir?

Tüp bebek yapılırken anne ve baba adayları çeşitli süreçlerden geçer. Başarılı bir gebelik elde edilmesi için titizlikle uygulanması gereken bu süreçte, yumurtalıklar ilaçlar yardımıyla uyarılır ve olgunlaştıktan sonra toplanır. Ardından laboratuvarda sperm ile döllenme işlemi yapılır. Döllenme sonrası oluşan ve gelişen embriyolar rahme transfer edilir. Son aşamada gebeliğin gerçekleşip gerçekleşmediği kontrol edilir.

Hazırlık Süreci: İlk Danışmanlık ve Testler

Tüp bebek hazırlık sürecine başlamadan çiftlerin bir uzmanla görüşme yapması gerekmektedir. Çiftlerin tıbbi geçmişi ve mevcut sağlık durumu detaylı şekilde değerlendirilir. Doğal yolla gebeliği engelleyen nedenler araştırılır. Kadınlar için hormon testleri, ultrason muayenesi ve rahim içi değerlendirme yapılabilir. Erkeklerden ise sperm analizi istenebilir.

Tüp bebek tedavisine başlamadan önce, sağlıklı beslenme, sigara ve alkol kullanımından uzak durma gibi yaşam değişiklikleri uygulanabilir. Tüm bu hazırlık süreci tedavinin başarı şansını artırabilir.

Yumurtalıkların Uyarılması

Foliküler gelişim, tüp bebek aşamaları arasında ilk sıradadır. Yumurtalıklardaki foliküller sağlıklı ve olgun yumurtalar üretmek için uyarılır. Uyarılma işlemi 10 ila 20 günlük süre boyunca evde enjekte edilebilir hormonlarla yapılır. Ardından kan testleri ve ultrasonla takip başlar. Yumurtalar, folikül adı verilen sıvı dolu kistlerin içerisinde gelişir. Foliküller 18 milimetre çapa ulaştığında, yumurtaların olgunlaşmasının tamamlanması için başka bir hormon daha verilir.

Yumurtaların Toplanması

Yumurta toplama işlemi ise olgunlaşma tamamlandıktan sonra başlar. Anne adayına hafif sedasyon verilir ve ayakta yapılabilir. Ultrason bu işleme eşlik eder. Olgun yumurtaları kontrol etmek için yumurtanın bulunduğu vajinadan aspire edilir. Devam etmek için yeterli yumurta olup olmadığı belirlenir.

Spermin Hazırlanması

Sperm hazırlama ve yumurta döllenmesi sürecine yumurtalar toplandıktan ve sınıflandırıldıktan sonra başlanır. Baba adayı bir sperm örneği verir. Sperm, döllenmeye hazırlanması için laboratuvarda işlenir.

Döllenme Süreci

Döllenme, semen parametrelerinin normal olması koşuluyla yapılır. Laboratuvarın özel bir kültür ortamında, plastik bir kapta sperm ve yumurta birleşir.

Embriyo Transferi: Ne Zaman Yapılır?

Embriyo transferi, döllenme ve embriyo gelişiminden sonraki adımdır. Serviksten ince bir kateter kullanılarak geçirilen embriyolar rahim boşluğuna yerleştirilir ve embriyo transferi yapılır. Embriyolar genellikle tohumlamadan beş ila altı gün sonra, blastosist aşaması olarak adlandırılan zamanda transfer edilir. Transfer edilecek embriyo sayısını hastanın yaşı, embriyoların kalitesi ve diğer faktörler belirler. Kalan embriyolar gelecekte kullanılmak üzere dondurulma işlemine tabi tutulabilir.

Transfer sonrası 3-4 saat hastanede dinlendikten sonra çift evine yollanır ve kadının o günü dinlenerek geçirmesi istenir.

Gebeliğin gelişimini desteklemek için progesteron, östrojen ve/veya diğer ek takviyelere yumurtaların toplanmasından veya embriyoların transferinden sonra başlanabilir.

Tüp bebek tedavisinin sonucunu, transferden 14 gün sonra yapılan gebelik testi ile öğrenmek mümkündür. Eğer testiniz olumlu çıkarsa 3 hafta sonra bebeğinizin kalp atımlarını gözlemek için ultrasonografi randevusu verilir.

Tedavi Sonrası Süreç ve İzleme

Embriyo transferinden sonra başlayan bu süreç oldukça kritiktir. Embriyonun rahme tutunup tutunmadığı kontrol edilmelidir. Bu dönemde kadınlarda hafif kramp, lekelenme veya başka semptomlar görülebilir.

Gebelik testi, embriyo transferinden yaklaşık iki hafta sonra yapılır. Hamilelik testinde kan ve idrar testleri istenir. Gebelik belirlenirse, doktorlar fetüste kalp atışı varlığı belgelenene kadar süreci takip edecektir. İlk haftada 2-3 günde bir kan testi istenebilir. Kalp atışı tespit edilene kadar ultrason gerekebilir. Gebelik testi negatif çıkarsa, sonraki adımlar hakkında çiftler bilgilendirilir ve başka bir tedavi planı önerilebilir.

Tüp Bebek İle Ne Kadar Şansınız Var?

Tüp bebek tedavisinin başarısı, tedavinin bitiminden 9 ay sonra sağlıklı bir bebekle evinize dönebilmenizdir.

Ülkemizde genel olarak her üç çiftten biri ilk tüp bebek denemesinde çocuk sahibi olabilmektedir.

Uzmanlara göre 2027'ye kadar dünyada tüp bebek başarı oranlarının yüzde yüze çıkabileceği öngörülmektedir. Türkiye, tüp bebekteki başarı oranları açısından Avrupa ülkeleri arasında 5, dünyada ise 7. sıradadır. Tüp bebek tedavisinde en yüksek başarı oranına sahip ülke ise ABD'dir.

Tüp bebek tedavisinde yüksek başarı sağlamak için, aşağıdaki faktörler önemlidir. Kadın doğum doktorunuz risk faktörlerine dayanarak başarıyı artıracak uygun tedavileri ve güncel tüp bebek yöntemlerini kullanarak başarı şansını artıracaktır.

Tüp bebek tedavisinde başarı oranını etkileyen faktörler şunlardır:

  • Kadının yaşı (35'ten sonra hamilelik şansı azalmaktadır)
  • Yüksek kilo (30'un üzerinde VKİ değeri)
  • Azalmış yumurtalık rezervi
  • Sperm kalitesi
  • Sperm sayısında azalma, spermin tutunma sorunu
  • Yumurtalık ve spermlere zarar veren bağışıklık sistemi sorunları
  • Nedeni açıklanamayan kısırlık
  • Rahim ve fallop tüplerindeki sorunlar
  • Rahimde tutulmayı engelleyen miyop, polip, yapışıklık, endometriozis’in varlığı
  • Her iki çift için sigara kullanımı
  • Stresten uzak durma, dengeli beslenme, alkolden uzak durma

Tüp bebek tedavisi ile şansınızın ne olabileceği size anlatılırken her başlanan tedavi denemesinden kaçının canlı doğum ile sonuçlanacağının dikkate alınması doğru ve gerçekçi bir yaklaşımdır.

Bazen başarı oranları söylenirken tedavi sonrası kanda ölçülen gebelik testinin (Beta Hcg değeri) yüksekliğini temel alınabilir. Ancak, kanda gebelik testinin yükselmesi her zaman bu gebeliğin doğum aşamasına kadar gideceğini göstermez.

Bazı durumlarda kanda gebelik testinin pozitif çıkmasına rağmen ultrasonogfide görülmeden gebeliğin kaybedilmesi demektir. Buna biyokimyasal gebelik demektir. Ya da gebelik kesesi gözlense bile içinde kalp atımı olan bir bebek gelişmeyebilir.

Bu nedenlerle tüp bebek tedavisi ile başarılı olabilme şansını değerlendirirken ve bu konudaki yayınları okurken her başlanan tedavi denemesinden kaçının canlı doğum ile sonuçlanacağının dikkate alınması daha doğru ve gerçekçi bir yaklaşımdır.

Psikolojik Destek

Günlük yaşamın koşuşturmaları yanı sıra kısırlık problemleri olan ve IVF tedavisi alan çiftlerde ruhsal gerilim sıklıkla gözlenen bir durumdur.

Acıbadem hastanelerindeki Tüp Bebek Merkezlerimiz’de de görev alan her kez bu gerçeğin bilincinde olup size tedaviniz boyunca ve sonrasında gerekli destek ve bilgilendirmeye hazırdır. Eğer bu konuda daha çok zamana ve desteğe ihtiyaç duyuyorsanız psikolojik destek size tedaviniz çevresinde gelişen duygusal sorunların değerlendirilmesinde yardımcı olacaktır.

Ruhsal destek; kısırlık ve tedaviniz ile ilgili düşüncelerinizi, duygularınızı ve tecrübelerinizi bu konuda size vaktini daha rahat sunabilecek, uzmanlık düzeyinde bilgi, yetenek ve yaklaşım sahibi biri ile paylaşmak olanağını verir.

Hissettiğiniz sıkıntılar üzerinde daha kapsamlı düşünmenize ve daha etkili baş etme yöntemleri ve çözümler üretmenize yardımcı olur. Tedaviniz öncesinde, devamında ve sonrasında size ihtiyaç duyduğunuz desteği verir.

Fertilite sorunlarının ailenizle, dostlarınızla ve çevrenizle olan ilişkilerinize olan etkisini daha farklı ve olumlu bir bakış açısından değerlendirmenize yardımcı olur.

Psikoloğumuz ile yapacağınız görüşmelere eşinizle birlikte katılabileceğiniz gibi bireysel olarak da katılabilirsiniz. Ruhsal destek esnasında yapılan görüşme size özel ve gizlidir.

Hizmetler

Sperm seçiminde IMSI, Mikroenjeksiyon, Testis Biyopsisi gibi hizmetlerimiz hakkında bilgi alın.

Testler

İlk defa Tüp Bebek yapacak çiftler için yumurtlama testi, sperm analizi, hormon testleri gibi incelemeler yapılıyor.

Başarı Oranını Artırma

Embriyo için yapılan Assisted Hatching, verimli sperm elde etmek için yapılan TESE bu uygulamalar arasındadır.

Sperm (Semen) Analizi

Tüp bebek için alınan sperm örnekleri laboratuvarda özel işlemlere tabi tutularak hareketli ve kaliteli spermler ayrıştırılır.

Tüp Bebek Fiyatları Nedir? Etkileyen Faktörler Nelerdir?

Tüp bebek fiyatları uygulanan tedaviye göre değişiklik gösterebilir. Tüp bebek fiyatını etkileyen faktörler arasında; tedavinin uygulanacağı merkezin konumu, kullanılan teknoloji, laboratuvar ve ilaç masrafları gibi unsurlar bulunabilir. Hastanın bireysel sağlık durumu, önerilen tedavi yöntemleri ve ek testlerin gerekliliği de fiyat üzerinde etkili olabilir. Her çiftin tüp bebek tedavisi süreci farklı olabileceği için kesin bir fiyat vermek zordur.

Tüp Bebek tedavisinin maliyeti hakkında daha ayrıntılı bilgi almak ve size en uygun tedavi planını oluşturmak için uzmanlarımızla iletişim kurabilirsiniz.

Çocuk Sahibi Olmak İsteyen Çiftler Ne Zaman Tüp Bebek Tedavisine Başvurmalıdır?

Çocuk sahibi olmak isteyen ancak doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftler tüp bebek tedavisine başvurabilir. 35 yaşın altındaki kadınlarda, bir yıl boyunca korunmasız ilişkiye rağmen gebelik gerçekleşmemişse bir uzmana başvurulabilir. 35 yaş üstü kadınlar için bu süre 6 aydır.

Erkeklerde ise sperm sayısının düşük olması veya sperm kalitesi ile ilgili problemlerde tüp bebek tedavisi gerekebilir. Ayrıca, çiftler genetik hastalık riski taşıyorsa veya tekrarlayan düşükler yaşıyorsa, bu durumlarda da tüp bebek tedavisi düşünülebilir.

Tüp Bebek Tedavisinin Riskleri

Tüp Bebek Tedavisi Sonrasında Çoğul Gebelik Riski

Doğal gebeliklerde çoğul gebelik oranı her 80 doğumda 1 iken bu oran tüp bebek tedavisi sonrasında 20 kat artmaktadır. Yaklaşık olarak her 4 tüp bebek gebeliğinden biri çoğul gebeliktir.

Çocuk arzusu ile tedaviye başladığınızda gebelik düşüncesi özellikle birden fazla çocuk olasılığı heyecan verici bir başarı olarak algılansa da çoğul gebelik hem bebekler hem de anne adına ciddi riskler ifade etmektedir.

Çoğul gebeliklerde düşük, erken doğum, prematüriteye bağlı bebek ölümleri, spastisite, gelişme gerilikleri, annede yüksek tansiyon, şeker hastalığı, operatif doğum, gebelikte ve doğum sonrasında kanama riskleri ciddi olarak artmaktadır.

Normal doğum ağırlığı olan 3.3 kg oranla ortalama doğum kilosu ikiz bebeklerde 2.5 kg, üçüz bebeklerde ise 1.8 kg a düşmektedir.

IVF tedavisini takiben tekli gebeliklerde gebelik kaybı riski % 1’den az iken bu oran ikiz gebeliklerde % 4.7 ye, üçüz gebeliklerde ise % 8.3 e çıkmaktadır.

Doğum sonrası bebeklerin uzun süre hastanede kalması, anne ve babanın çocukların bakımı ile fazlaca yorgun düşmeleri aile içi huzuru da olumsuz etkileyebilmektedir.

Fertilite tedavilerinde kullanılan ilaçlar birden fazla yumurta gelişimini amaçladığından çoğul gebelik riski hemen hemen tüm fertilite tedavilerinde karşılaşılan bir sorundur.

Genelde gebelik şansını artıran faktörler çoğul gebelik riskini de artırdığından gebelik şansını azaltmadan çoğul gebelik riskinin kontrol altına alınması önemlidir.

Tüp bebek tedavisinde transfer edilecek embriyoların sayısı bu açıdan kritik bir rol oynamaktadır. Embriyoların kalitesi, kadının yaşı, önceki gebelik ya da tedavi hikayesi, bir bütün olarak değerlendirilmeli, transfer edilecek embriyo sayısı bu doğrultuda belirlenmelidir.

Çoğul gebeliklerde oluşabilecek riskler sadece tüp bebek tedavisine özgü olmayıp yumurtlama ve aşılama tedavilerinde de karşılaşılmaktadır.

Tedavi esnasında yapılan ultrason ve kan testlerinde planlanandan yüksek sayıda yumurta geliştiği gözlenirse hekiminiz sizinle tedavinin iptali, yumurtalamadan önce fazla yumurtaların toplanması, ya da tüp bebek tedavisine geçişi de içeren bir dizi seçeneği konuşacaktır.

Eğer tedavi sonrasında üçüz ya da daha yüksek sayıda gebelik oluşursa iki ya da daha fazla sayıdaki gebeliğin seçici olarak sonlandırılması, kalan (maksimum) ikiz gebeliğin sağlıklı doğum şansını artırmaktadır.

Bu hem çift hem de doktoru için verilmesi zor bir karardır ve nadiren de olsa tüm gebeliklerin düşükle sonlanmasına yol açabilmektedir.

Overian Hipersitimülasyon Sendromu

Diğer bir önemli risk overian hipersitimülasyon sendromu olarak adlandırılan yumurtalıkların istenenden fazla sayıda yumurta oluşturması durumudur.

Overian Hipersitimülasyon Sendromu (OHSS) fertilite ilaçlarının kullanımına bağlı gelişen nadir fakat ciddi bir komplikasyondur. Tüp Bebek tedavisi alan her 100 kadından yaklaşık 2’sinde görülür.

Yumurtalıkların OHSS’ye yol açan aşırı uyarılması daha ziyade polikistik over rahatsızlığı olan genç kadınlarda gözlenmektedir. Tedavi öncesi yapılacak ultrason testi ile polikistik over rahatsızlığının olup olmadığı anlaşılabilmektedir.

Tüp bebek tedavisi süresince yapılacak ultrason ve kan testleri yumurtalıkların tedaviye istenenden daha fazla cevap verip vermediğini dolayısı ile OHSS riskinin derecesini gösterecektir. Eğer cevap istenenden fazla ise riskin derecesine göre ya ilaç dozu azaltılacak, ya da kısa bir süreliğine ilaç tamamen kesilecektir.

Nadiren de olsa tedavinin tamamen iptalinin gerektiği durumlar olabilir. Eğer tedavi tamamen iptal edilirse bir sonraki adet kanamasına kadar cinsel ilişkide bulunmamanız ve gebelikten kaçınmanız önerilecektir. Genelde bir kaç hafta içinde tedaviye daha düşük doz ile yeniden başlanabilmektedir.

OHSS’nin belirtileri genelde yumurta toplama işlemini takiben ortaya çıkmakta ve gebelik oluşursa daha da şiddetlenmektedir.

OHSS’nin belirtileri

  • Karında gitgide artan şişkinlik hissi ve rahatsızlığı
  • Art arda gelen bulantı ve kusmalar
  • Art arda gelen ishal
  • Az miktarda koyu renkli idrar
  • Nefes darlığı

Belirtiler hastalığın şiddetine göre hafif, orta ve ciddi düzeyde olabilir. Hafif şiddette gelişen OHSS ayaktan tedavi edilirken daha şiddetli durumlarda hastaneye yatış gerekmektedir.

Bol miktarda su içilmesi, hafif yürüyüşlerle hareketsizlikten kaçınılması, gerekirse ağrı kontrolü önerilmektedir. Yukarıda bahsedilen belirtiler gelişirse en kısa sürede hekiminiz haberdar edilmelidir.

OHSS varlığında gebelik için nasıl bir yol izlenir?

Eğer yumurta toplama işlemini takiben OHSS erken dönemde gelişirse ya embriyo transferi yapılmamakta ve tüm embriyolar dondurularak tam iyileşmeyi takiben sonraki aylarda kullanılmak üzere saklanmaktadır.

Diğer bir seçenek uygun olduğu düşünülen durumlarda embriyoların 5. güne kadar kültür ortamında saklanması ve sadece 1 embriyo transfer edilmesidir. Bu sayede çoğul gebelik riski ve OHSS şiddetinin azaltılması amaçlanmaktadır.

Dış Gebelik

Dış gebelik riski özellikle fallop tüplerindeki problemlere bağlı infertilite durumunda artış gösterebilmektedir. Bunu önlemek mümkün olmasa da her gebeliğin kan testleri ve ultrason ile çok yakından takip edilmesi sayesinde dış gebelikler sizlere tıbbi bir zarar vermeden erken dönemde yakalanabilmektedir.

Dış gebeliğin tedavisi genelde ameliyat olsa da bazı durumlarda ilaç tedavisi de uygulanabilmektedir.

Fertilite ilaçlarına karşı ciddi sistemik alerjik reaksiyon riski düşüktür. Bazı hallerde enjeksiyon yerinde kızarıklık oluşur ve yerel alerjik reaksiyon gözlenebilir.

Kullanılan ilaca göre sıcak basması, baş ağrısı, ruhsal dalgalanmalar hissedilebileceği gibi karında hafif dolgunluk hissi de gelişebilir.

Acıbadem hastanelerindeki Tüp Bebek Merkezleri’nde, çiftlerin sağlıklı bir bebek sahibi olması için aşağıdaki uygulamalar kullanılmaktadır.

Tüp bebek tedavisi sürecinde, anne ve baba adayında tüp bebek başarısını etkileyen olumsuz faktörler varsa, tedavi süreci öncesi bunların güncel yöntemlerle giderilmesi, böylece başarı şansının artırılması amaçlanır.

Acıbadem Tüp Bebek Merkezleri’nde verilen hizmetler:

  • IVF-ICSI - Blastokist transferi
  • Sperm seçiminde IMSI
  • Asisted hatching
  • Preimplantasyon genetik tanı: Tek gen hastalıkları, kromozom anomalileri, HLA tiplemesi
  • Endometrial ko-kültür
  • Mikrodissektion TESE
  • Embriyo kriyoprezervasyonu
  • Sperm kriyoprezervasyonu
  • Blastokist ve oosit vitrifikasyonu
  • Kontrollü ovarian hiperstimülasyon ve intrauterine inseminasyon
  • Ovülasyon indüksiyonu
  • İnfertilite cerrahisi
  • Laparoskopik adezyolizis, neosalpingostomi, endometriozis cerrahisi, myomektomi, salpingo-ovariolizis, salpenjektomi
  • Histeroskopik polipektomi, septum rezeksiyonu, myomektomi, sineşi açılması
  • Tanısal laparoskopi-histeroskopi

Mikroenjeksiyon (ICSI) Yöntemi Nedir?

Mikroenjeksiyon yöntemi bir tüp bebek uygulaması olup tek bir spermin yüksek büyütmeli mikroskop altında direk olarak yumurtanın içine yerleştirilmesidir.

Bu yöntem sperm sayılarının çok düşük olduğu, sperm hareketlerinin ileri derecede azaldığı ya da spermin yapısal bozukluklarının ön planda olduğu çiftlerde uygulanmaktadır.

Mikroenjeksiyon yönteminin en büyük avantajı sperm sayısı çok düşük olan erkeklerde bebek sahibi olma şansını normal tüp bebek düzeylerine ulaştırmasıdır.

Mikroenjeksiyon; bağışıklık sisteminin spermde harabiyete yol açtığı, spermin cerrahi bir yöntemle toplandığı (TESE gibi) ya da sperme bağlı döllenme problemlerinin diğer tedavilerin başarısını olumsuz etkilediği durumlarda gebelik şansını belirgin düzeyde artırmaktadır.

Ayrıca nadiren de olsa gözlenen, açıklanamayan döllenme problemlerini en aza indirmek amacı ile belirgin sperm problemi olmayan çiftlere de önerilebilmektedir.

Bugün hem dünyada hem ülkemizdeki tüp bebek merkezlerinde yumurtaların hemen tamamına mikroenjeksiyon işlemi uygulanıyor.

Mikroenjeksiyonun Riskleri Var Mı?

Mikroenjeksiyon yöntemi ciddi sperm problemleri nedeni ile çocuk sahibi olma şansı olamayan çiftlerin gebelik şansını normal tüp bebek başarı düzeylerine ulaştırmaktadır. Ancak babada sperm sayısının çok düşük olmasına neden olan bazı genetik problemler erkek çocuklara geçebilmektedir.

Bu problemler kistik fibroz hastalığı, özellikle X ve Y kromozomlarını etkileyen kromozom sayı ve yapı problemleri ya da Y kromozomundaki ufak kırıklar şeklinde karşımıza çıkabilmektedir.

Tedavi öncesinde baba adayından alınacak bir kan testi ile bu risklerin varlığı araştırılabilmekte ve gerekirse 'pre-implantasyon genetik tanı' yöntemi ile sağlıklı embriyolar transfer edilebilmektedir.

Ancak şu nokta vurgulanmalıdır ki bu tür genetik problemler tedavi yöntemi ile ilgili olmayıp çiftin özelliklede erkeğin altta yatan kısırlık problemine bağlı gelişebilmektedir.

Aşılama (İnseminasyon)

Aşılama tedavisi doğurganlığın en yüksek olduğu yumurtlama döneminde eşinizin spermlerinin basit bir yöntemle rahim içine yerleştirilmesi ile uygulanmaktadır. Bu yöntem tüplerin sağlıklı olduğu ve nedeni açıklanamayan fertilite problemlerinde önerilmektedir.

Sperm sayısının ya da hareketliliğinin çok düşük düzeylere inmeden azaldığı, spermin rahim ağzından geçişinin engellendiği ya da cinsel ilişkinin vajinismus, erken boşalma, impotans (sertleşme sorunu) gibi nedenlerle gerçekleşemediği çiftlerde de etkin olarak kullanılmaktadır.

Eşinizin verdiği sperm örneğinden seçilen en hareketli ve fertilite şansı en yüksek spermler plastik bir tüp yardımı ile rahim ağzından geçilerek rahim içerisine bırakılmaktadır.

Aşılama tedavisi normal bir adet rahatsızlığının ötesinde ağrılı bir yöntem olmayıp genelde fertilte ilaçları ile birlikte uygulanmaktadır. Tedavinin başarı oranı yaklaşık %15 olup kadının yaşına, sperm değerlerine ve tüplerin sağlık durumuna göre değişim göstermektedir.

Testis Biyopsisi

Erkeğin yumurtalıklarında, yani testislerde oluşan sperm, 'vas deferens' ve 'epididmis' adı verilen kanallar aracılığı ile penise ulaşmaktadır.

Epidim spermleri testisten vas defense taşıyan, mesanenin arkasına yerleşmiş sarmal dokulara verilen isimdir. Vas defens ise epidimden aldığı spermleri penise taşır.

Spermin yumurtalıklardan çıkarak penise ulaşmasının ve ejekülasyon ile boşalmanın mümkün olmadığı durumlarda, sperm yumurtalıklardan almak için testis biyopsisi yöntemleri uygulanır.

Bu hastalarda bir iğne ile epidimise girilerek (PESA), mikrocerrahi ile epididime girilerek (MESA), testise iğne ile girilerek (TESA) ve bu yöntemlerle sperm bulunmayan hastalarda tetsiten doku örnekleri alınarak (TESE) sperm elde edilebilir.

Testis biyopsisi, bir erkeğin sağlıklı bir sperm oluşturup oluşturmadığını da gösterir. Testiste bol miktarda iyi sperm bulunursa, bir yerde tıkanıklık var demektir.

Tüp bebek tedavisinde sperm elde etme tekniklerinin en bilineni TESA ve TESE yöntemleri adı verilen testis biyopsisi çeşitleridir. Testis biyopsisi spermleri düşük sayıda olan ya da hiç spermi olmayan erkekler için yapılır.

TESA (Testiküler Sperm Aspirasyonu – Testisten İğne ile Sperm Alınması): Bu yöntemde ince iğneler kullanılarak sperm direk yumurtalıklardan toplanabilmektedir. Bu yöntemde lokal anestezi altında yapılabilmekte ve deride bir kesiye gerek duyulmamaktadır.

TESE (Testisten Biyopsi İle Sperm Elde Edilmesi): TESE adı verilen yöntem sayesinde testislerden sperm elde edilir. Bu operasyon lokal veya genel anestezi altında yapılabilir.

Eğer TESE mikroskop altında daha seçici yöntemlerle alınıyorsa bu ameliyata mikro TESE adı verilmektedir. Mikro TESE ile sperm bulunma şansı daha da artarken yumurtalıkların ameliyattan iyileşme hızı da daha yüksektir.

PESA (Perkutan Epididimal Sperm Aspirasyonu)

PESA işlemi, testislerin üzerindeki epididimlere ince bir iğne ile girerek içerisindeki spermleri çekme yöntemidir.

PESA işleminde çok ince bir iğne ile lokal anestezi altında deriden geçilerek epididim adı verilen sperm kanalına girilmekte ve sperm bu kanaldan aspirasyon ile toplanmaktadır. Bunun için deride kesi yapmaya gerek yoktur.

Eğer bu yöntemle sperm elde edilememiş ise gene ince iğneler kullanılarak sperm direk testislerden toplanabilmektedir (TESA). Bu yöntem de lokal anestezi altında yapılabilmekte ve deride bir kesiye gerek duyulmamaktadır.

TESA yöntemiyle de sperm elde edilememiş ise sperm yumurtalılardan alınacak küçük biyopsi parçalarında (TESE) aranabilmektedir. Bu operasyon genel anestezi gerektirmekte ve yumurtalıları çevreleyen deride kesi ye ihtiyaç duymaktadır.

Testislerden biyopsi ile alınmış sperm dondurularak sonraki tedavilerde kullanılabilirken, aspirasyon tekniği ile yumurtalıklardan ya da epididim adı verilen sperm kanallarından toplanan spermler dondurularak saklanmaya uygun değildir. Bu nedenle kadın için de aynı gün IVF tedavisi ve yumurta toplama ameliyatı gerekmektedir. Döllenme Mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemi ile yapılmaktadır.

TESE, TESA ve PESA ameliyatları sonrası bir kaç gün ağrı ve şişkinlik olabilir. Bu genelde basit ağrı kesicilerle kontrol edilebilecek düzeydedir.

MESA (Mikroskop altında Epididimal Sperm Aspirasyonu)

Erkeklerinepididim kanallarından lokal ya da genel anestezi altında, mikrocerrahi yöntemiyle (MESA) sperm elde edilmesi işlemidir.

Mikro-Epididimal Sperm Aspirasyonu (MESA) doğuştan 'vas deferens'i (yumurtalıklardan penise sperm taşıyan kanal) oluşmamış erkeklerde sperm temini için kullanılan cerrahi bir yöntemdir. Bu yöntem daha önceden sterilizasyon ameliyatı geçirmiş olan erkelerde de kullanılmaktadır.

Bu ameliyat genel anestezi altında birkaç saat sürmekte ve hasta aynı gün taburcu edilmektedir.

Yumurtalıkları saran deriye yapılan ufak bir kesi ile sperm kanallarına ulaşılmakta ve bu kanallardan mikroskop altında çok ufak miktarlarda sıvı örnekleri alınmaktadır. Bu sıvı örneklerinin sperm içerip içermediği analiz edilmektedir.

Kaç tane sperm kanalının kesi ile inceleneceği elde edilen sperm sayısına ve spermlerin hareket yeteneklerine bağlıdır.

Bu yöntemle elde edilen spermler genelde hızlı hareket edecek olgunluğa erişemediğinden döllenme aynı gün Tüp Bebek – Mikroenjeksiyon (IVF-ICSI) ile sağlanmaktadır. Bu nedenle kadın için de aynı gün IVF tedavisi ve yumurta toplama ameliyatı gerekmektedir.

MESA ameliyatı sonrası bir kaç gün ağrı ve şişkinlik olabilir. Bu genelde basit ağrı kesiciler kontrol edilebilecek düzeydedir.

Assisted Hatching

Yardımlı Yuvalama adı da verilen bu işlem; embriyonun kendini saran zardan (zona pellucida) ayrılmasına yardım etmek amacıyla yapılan lazer uygulamasıdır.

Bu teknik embriyonun rahme tutunmasına yardımcı olur. Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarda uygulanabilir.

Kadın yaşının 38'in üzerinde olduğu, embriyoyu çevreleyen zarın kalın olduğu, kadındaki FSH hormon düzeyinin yüksek olduğu ve tekrarlayan tüp bebek denemelerinde bir sonucun alınamadığı vakalarda bu yöntemin sonucu iyileştirebileceği düşünülmektedir.

Bu yöntemde embriyo transfer edilmeden önce embriyonun dış kabuğunda yapay bir delik açılmaktadır.

Nasıl uygulanır?

Erken gelişim sürecinde embriyo 'zona pellucida' olarak adlandırılan koruyucu bir katmanla kaplıdır. İlerleyen dönemlerde embriyonun bu tabakayı kırarak dışına çıkması gerekmektedir. Aksi halde embriyonun rahim iç tabakasına (endometrium) yapışarak gebelik oluşturma şansı yoktur.

Asisted hatching yönteminde embriyoyu çevreleyen zona tabakasında ufak bir delik açılarak embriyonun çıkışı kolaylaştırılmaktadır. Bu genelde embriyo gelişiminin 3. gününde gerçekleştirilir.

Bu işlem için Acıbadem Tüp Bebek Merkezleri’nde lazer enerjisi kullanılmaktadır, böylelikle işlemin hassasiyeti kimyasal yöntemlere göre belirgin olarak artırılmaktadır.

İşlem esnasında embriyonun direk olarak zarar görme riski çok düşüktür. İşlem sonrası gelişen gebeliklerde tek yumurta ikizlerinde artış gözlenmiş olup bu her 100 tedaviden 2’sinde oluşmaktadır.

Bu yöntemin daha önceden tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları olan, FSH değerleri yüksek olan ve ileri yaştaki bazı kadınlarda gebelik şansını yükselttiği düşünülmektedir. Bu grupta zona tabakasının normalden kalın olduğu ve embriyonun çıkışını zorlaştırdığı gözlenmiştir. Dondurulmuş embriyolarda da zona tabakasının kalınlaşması söz konusudur.

Tüp Bebekte Başarı Oranı Nasıl Arttırılır?

Tüp Bebekte Başarıyı Arttıran Uygulamalar

Uygulama öncesi kadının ve erkeğin, gebe kalmayı engelleyen nedenlere ilişkin detaylı değerlendirilmesi,

İyi yönetilen bir yumurtlama tedavisi,

Titizlikle gerçekleştirilen bir embriyo transferi tüp bebek tedavisinin başarı oranını artırmada önemlidir.

Bu uygulamalar dışında diğer klinik ve laboratuvar uygulamaları aşağıdaki gibidir:

Embriyo Dondurma

Tüp bebek tedavisinde transfer sonrası artan iyi kalitedeki embriyolar dondurulup saklanabilir. Bu embriyolar ileride çözünüp, gebelik sağlamak için kullanılabilir. Dondurulmuş embriyolar kullanıldığında, kadının yumurta gelişimi için ilaç tedavisi almasına ve yumurta toplama işlemine girmesine gerek kalmaz. Başarılı bir embriyo dondurma programı, tüp bebek tedavisinin gebelik şansını artıran önemli bir uygulamadır.

Pre-implantasyon Genetik Tanı

Preimplantasyon genetik tanı, ileri anne yaşı, tekrarlayan başarısız tüp bebek uygulamaları, ciddi erkek faktörü infertilitesi gibi zor olgularda başarı şansını arttırmak için başvurulan bir yöntemdir.

Yardımcı Mikromanipülasyon Yöntemleri

Assisted Hatching

Kadın yaşının 38'in üzerinde olduğu, embriyoyu çevreleyen zarın kalın olduğu, kadındaki FSH hormon düzeyinin yüksek olduğu ve tekrarlayan tüp bebek denemelerinde bir sonucun alınamadığı vakalarda bu yöntemin sonucu iyileştirebileceği düşünülmektedir. Bu yöntemde embriyo transfer edilmeden önce dış kabuğunda yapay bir delik açılmaktadır.

Sitoplazmik Transfer

Kötü yumurta ve/veya embriyo kalitesi varlığında tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarını önlemek amacıyla denenmektedir. Şu aşamada günlük kullanıma girmeyen deneysel bir uygulamadır.

Blastokist Kültürü

Embriyoları, yumurtalar toplandıktan sonraki 2. veya 3. günde değil de laboratuvar ortamındaki gelişimlerini 5. veya 6. güne kadar devam ettirip blastokist aşamasında transfer etmek, daha olumlu sonuçlar verebilir. Çünkü bu evreye ulaşabilen embriyolar daha seçilmiş, rahime tutunma potansiyeli daha yüksek olan embriyolardır. Yine de günümüzde blastokist transferinin sonuca mutlak katkısı tartışmalıdır.

Endometrial Ko-Kültür

Embriyoların, tedaviye başlamadan önce anne adayından toplanmış ve dondurularak saklanmış olan rahim içi endometrium hücreleri üzerinde kültüre edilmelerinin tekrarlayan kötü embriyo kalitesi ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları olan çiftlerde sonuç verebileceği düşünülmektedir.

Tüp Bebek Öncesi Tüplerin Çıkartılması

Tüp bebek tedavisi, kadının tüplerindeki tıkanıklık nedeniyle yapılıyorsa ve bu tıkanıklık tüplerin içinin sıvı ile dolup genişlemesine neden oluyorsa, tüp bebek tedavisi öncesi herhangi bir işe yaramayan bu tüplerin çıkartılmasının tüp bebek tedavi başarısını artıracağı düşünülmektedir.

Microdissection TESE

Mikro TESE Menisinde sperm hücresi olmayan erkeklerde, testisten sperm bulmak amacıyla mikroskop altında içinde sperm olduğu düşünülen geniş ve sağlıklı kanalların bulunması işlemine verilen addır. Bu yöntemle daha verimli bir şekilde sperm elde etme şansı doğmaktadır

Embriyoların Dondurularak Saklanması

Tüp bebek tedavisinde transfer sonrası artan iyi kalitedeki embriyolar dondurulup saklanabilir. Bu embriyolar ileride çözünüp, gebelik sağlamak için kullanılabilir.

Dondurulmuş embriyolar kullanıldığında, kadının yumurta gelişimi için ilaç tedavisi almasına ve yumurta toplama işlemine girmesine gerek kalmaz.

Başarılı bir embriyo dondurma programı, tüp bebek tedavisinin gebelik şansını artıran önemli bir uygulamadır.

Tüp bebek tedavisinde gebelik şansı en yüksek embriyoları seçebilmek amacı ile genelde transfer edilecek embriyodan daha fazla sayıda embriyo geliştirilmektedir.

Transfer edilmeyen ancak gebelik şansı yüksek olan ve iyi kalitede gelişim gösteren bu embriyolar dondurularak ileri bir dönemde kullanılabilmektedir. Böylelikle daha basit bir yöntemle çiftlerin yeni bir tüp bebek tedavisinin getireceği maddi ve tıbbi külfetleri azaltılabilmektedir.

Embriyolar dondurulma işlemine karşı oldukça hassas olup bazı embriyolar çözülme işlemi esnasında canlılıklarını yitirebilmektedir. Ancak dondurulma ve çözülme işleminden canlı olarak çıkan embriyolardan oluşan gebeliklerin ve doğan çocukların gelişimi dondurulmamış embriyolar gibi normal olup dondurma işlemine bağlı her hangi bir doğum arazı söz konusu değildir.

Dondurulmuş embriyoların gebelik şansı genelde dondurulmamış embriyolardan daha az olduğu gözlenmiştir, ancak 'vitrifikasyon' olarak adlandırılan yeni bir hızlı dondurma yöntemi ile hem embriyoların canlılık oranları hem de gebelik şansları belirgin olarak artmıştır.

Başarıyı belirleyen en önemli faktör embriyoların transfer edildikleri değil donduruldukları andaki kadının yaşıdır ve dondurulmamış embriyoların aksine bu geçen zamanla azalmamaktadır.

Dondurulmuş embriyoların transferi için rahim iç yüzeyinin (endometrium) hazırlanması gerekmektedir.

Bu hazırlık düzenli adet gören kadınlarda ilaç kullanımına gerek olmadan tamamen doğal adet döneminde yapılabileceği gibi, adet düzensizliği olan kadınlarda 2 haftalık basit bir hormon tedavisi ile de sağlanabilmektedir. Gebeliğin oluşması durumunda hormon tedavisi 3 ay kadar daha devam etmektedir. Her iki yönteminde başarı oranları aynıdır.

Yumurtanın Dondurularak Saklanması (Yumurta Dondurma İşlemi)

Yumurtalıkların sayı ve kalite olarak azalması, normal gebeliğin yanı sıra tüp bebek için de engel oluşturuyor. Rezervi azalan kadınlarda gebe kalma şansını artırmak için tüp bebek öneriliyor.

Yumurta dondurma işleminde kadından alınan sağlıklı yumurtalar dondurularak saklanıyor ve istenilen zamanda tüp bebek işleminde kullanılıyor.

Türkiye'de Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı olarak kamu ve özel hastanelerde yumurta dondurma işlemi yapılabiliyor. Ayrıca yönetmeliğe göre evli olmayan kadınlar da yumurtalarını dondurabiliyor.

Yumurta dondurma işlemi sayesinde ileri yaş, kanser gibi hastalıklar, rahim sorunları ve ameliyatları gibi nedeniyle çocuk sahibi olmak isteyenler önemli bir şansa kavuşmuş oluyor.

1980 yılında kanser hastalarının çocuk sahibi olması için geliştirilen bu yöntem, günümüzde ileri yaşta anne olmak isteyen kadınlar tarafından tercih ediliyor.

Tıptaki gelişmelerle ve modern tekniklerle birlikte yumurta dondurma işlemi sonrası gebe kalma şansı oldukça yüksek.

Kimler Yumurta Dondurma İşlemi İçin Uygundur?

Ülkemizde bu konudaki yönetmeliğe göre 2014 yılında yayınlanan yönetmelik (30.09.2014 Resmi Gazete sayi: 29135)- aşağıdaki durumlarda yumurta dondurma işlemi yapılıyor:

  • Kemoterapi ve radyoterapi gibi yumurtalık hücrelerine zarar veren tedaviler öncesinde
  • Üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak olan ameliyatlar (yumurtalıkların alınması gibi operasyonlar) öncesinde
  • Düşük yumurtalık rezervi olan henüz doğurmamış kadınlarda

Düşük Yumurtalık Rezervi Ne Anlama Geliyor?

Kız çocukları belirli bir yumurtalık rezervi ile doğuyor ve ergenlik döneminde 300-400 bin yumurta rezervine sahip oluyorlar. Menopoz dönemine gelene kadar bu rezerv yavaş yavaş tükeniyor.

Bir kadının en doğurgan olduğu yaş 20-25 yaşları. 35 yaşından sonra doğurganlık hızı düşüyor yani yumurtalık rezervi azalmaya başlıyor. Sonrasında 48-50 yaşlarında menopoz başlıyor.

Günümüzde genetik faktörler, hormon içeren gıdalar, çevre kirliliği gibi nedenlerle rezervin baştan düşük olması ve erken tükenmesi de söz konusu olabiliyor.

Özellikle ailesinde erken menopoz, yumurtalık ameliyatı öyküsü olan ya da adet dönemlerinde sorun yaşayan kadınların mutlaka yumurtalık rezervine baktırması gerekiyor.

Yumurtalık rezervi, kan testi ile kontrol edilebiliyor. Kadınların eğer yumurtalık rezervinde sorun varsa bu sorunu bilmeleri ve geleceklerini ona göre planlamaları önem taşıyor.

Bazı hastalar normal yolla hamile kalmayı denemek istiyor ve birkaç yıl sonra geldiklerinde yumurtalık rezervleri bitmiş oluyor. Bu durumda tüp bebek tedavi şansı kaçırılmış oluyor. Adet görmeye devam etmek yumurtalık rezervinin varlığı anlamına gelmiyor.

Rezervi azalan hastalar ya normal yolla hamile kalmayı deneyecek, ya da bu süreci hızlandırmak için tüp bebek yöntemini tercih edecek.

Eğer rezerv tamamen bittiyse ülkemizde yasal olarak yapılabilecek hiçbir şey kalmıyor.

Yumurta Dondurma İşlemi Nasıl Yapılıyor?

Yumurtaların toplanması vajinal yoldan, ultrason eşliğinde iğne ile yapılıyor. İşlem sırasında kısa süreli narkoz veriliyor. Yeterli yumurta elde edilmezse işlem iki aylık aralıklarla tekrarlanabilir.

Yumurtalar Nasıl Saklanıyor? Nasıl kullanılıyor?

Toplanan yumurtalar özel kimyasal solüsyonlarda bekletildikten sonra vitrifikasyon yöntemi ile dondurularak -196 derecede sıvı azot içeren tanklarda bekletilir.

Gebelik istendiğinde dondurulmuş yumurtalar çözülerek erkekten elde edilen spermler mikroenjeksiyon yöntemi ile dölleniyor. Oluşan embriyo kadının rahmine transfer edilerek gebelik elde edilir.

Dondurulan Yumurtalar Ne Kadar Saklanabiliyor?

Tıbbi açıdan bir bekleme süresi olmasa da, yönetmeliği göre saklama süresi 1 yılı aştığında her yıl saklama için başvuru yapmak gerekiyor.

Dondurulmuş yumurtalar, merkezlerde en fazla beş yıl süreyle saklanıyor. Beş yıldan fazla saklanması Sağlık Bakanlığı’nın iznine tabidir.

Kimler Risk Altında?

Bebek sahibi olmayı istiyorsanız ancak aşağıdaki risklere sahipseniz yumurtalık rezerviniz az olabilir. Yani gebe kalma şansınız azalır. Bu durumda hekiminizin önerisi ile yumurta dondurma işlemi sizin için bir seçenek olabilir.

  • Anneannede, annede, kız kardeşte erken menopoz öyküsü varsa,
  • Ergenlik döneminde büyük kistler nedeniyle ameliyat olduysanız,
  • Yumurtalıklarınızdan biri alındıysa,
  • Çikolata kistiniz varsa ve buna bağlı ameliyat geçirdiyseniz,
  • Kemoterapi ya da radyoterapi görecekseniz

Spermin Dondurularak Saklanması

Spermin dondurularak saklanması kanser tedavisi gibi kısırlık riski yüksek tedaviler sonrasında gebelik için gerekli spermin muhafazasını sağlar. Bu yöntem aşılama ya da tüp bebek tedavi gününde taze sperm örneği almanın güç olabileceği durumlarda da başarı ile kullanılmaktadır.

Sperm örneği laboratuvara ulaşmasını takiben, miktara göre tüplere paylaştırılarak sıvı nitrojen içerisinde – 180 derecede kullanım gününe kadar saklanır. Dondurulmuş sperm örneğinin çözülerek kullanıma hazırlanması işleminde spermlerin ortalama yarısı hayatiyetini kaybedebilmektedir. Bu sperm kalitesinde ve gebelik oluşturma şansında belli bir azalma olabileceğini ifade eder.

Nadiren de olsa dondurulmuş sperm örneği çözülme sonrası hayatiyetini tamamen kaybedebilmekte ve tedavide kullanılmaz durumda gelebilmektedir.

Arzu ettiğinizde bölümümüzde psikolojik danışmanımızla görüşebilirsiniz.

Sperm Seçiminde IMSI

Sağlıklı bir embriyo elde etmek ve gebeliğin gerçekleşmesi için hem yumurta hem de spermin sağlıklı olması şarttır. Spermde ciddi sorun olan durumlarda, embriyologlar sağlıklı spermi seçmek için mikroskop altında büyüterek bakıyorlar. Ancak sperm insan vücudunun en küçük hücresi, bu haliyle genel olarak incelense bile spermin detaylarının incelenme şansı oldukça düşüktü.

Şimdiye kadar uygulanan mikroenjeksiyon işlemlerinde canlı sperm hücresi en fazla 400 kat büyütülebiliyordu. Dolayısıyla bu büyütme oranıyla, spermin sadece genel şekli incelenebiliyordu.

Acıbadem Tüp Bebek Merkezlerinde IMSI (Intracytoplasmic Morpholgically Selected Sperm Injection) yöntemi ile özel mikroskoplar kullanılarak spermi 6000 ile 8000 kat arası büyütmek, hücre içi yapılarını, genetik hasarına işaret eden "vakuol" adı verilen bozuklukları detaylı olarak inceleyebilmek ve tespit edebiliyor.

IMSI tekniği ile seçilmiş sperm enjeksyonu; canlı sperm hücresine hiç zarar vermeden spermin ileri düzeyde morfolojik analizinin yapılmasına olanak sağlıyor. Böylece dölleme yeteneği en fazla olan spermler seçilerek, uygulanan mikroenjeksiyonla yüzde 20 ile 40 arasında daha yüksek döllenme oranı elde edilebiliyor. Buna bağlı olarak da hamilelik oranları artıyor ve erken dönem düşük riski azalıyor.

Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT)

Preimplantasyon genetik tanı (PGT) basitçe embriyoların anne adayının rahmine transfer edilmeden önce genetik olarak test edilmesidir. PGT, çocuklarında genetik bir hastalık veya anomali geçirme riski bulunan çiftler için tavsiye edilmektedir. Sadece sağlıklı embriyolar anne rahmine transfer edilerek sağlıklı çocukların doğması sağlanmaktadır.

Preimplantasyon genetik tanıya ek olarak, preimplantasyon genetik tarama (PGS) sağlıklı genetik yapıya sahip ailelerde embriyoların anöploidiler (sayısal kromozomsal bozukluklar) için çeşitli tekniklerle taranması işlemidir.

Sadece etkilenmemiş ve sağlıklı embriyolar transfer edildiği için PGT ve PGS, prenatal tanı tekniklerine (amniyosentez veya koryon villus) bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Prenatal tanı olumsuz sonuçlar verdiğinde hamileliğin sona erdirilmesi gibi zor bir durumdan aileleri kurtarmaktadır. PGT ve PGS şu an için implantasyon öncesi genetik bir anomali veya hastalığa sahip bir çocuk doğurma riskini önleyici tek önlem olarak bulunmaktadır.

Preimplantasyon Genetik Tanı Kimlere Uygulanmaktadır.

a) Cinsiyete bağlı hastalıklar

X kromozomuna bağlı hastalıklar genellikle resesif geçişlidir ve çoğu zaman çocuğa taşıyıcı bir anneden geçmektedir. Anormal bir X kromozomunun anneden oğluna transferi sonucu gerçekleşmektedir.

Anne sağlıklı ve babanın etkilenmiş olduğu durumlarda oğula geçen X kromozomu anneden geldiği için erkek çocuklar sağlıklı olmaktadır.

Kız çocuklar ise babadan anormal bir X kromozomu aldıkları için taşıyıcı olmaktadırlar. X kromozomuna bağlı resesif hastalıklara örnek olarak hemofili, frajil Xsendromu, Becker Müsküler Distrofi (BMD) ve Duschenne Müsküler Distrofi (DMD) örnek gösterilebilir. Cinsiyete bağlı dominant hastalıklar Rett sendromu, Incontinentia pigmenti gibi hastalıklar örnek gösterilebilir.

b) Tek Gen Hastalıkları (otozomal resesif ve otozomal dominant kalıtım)

PGT, Beta Talasemi, Kistik Fibroz, Spinal Müsküler Atrofi, Orak Hücre Anemisi, ve Huntington hastalığı gibi tek gen hastalıklarının embriyolarda tanısında kullanılmaktadır.

Bu gibi hastalıklarda embriyodan biyopsi yapılan tek veya bir kaç hücre kullanılarak Polimeraz Zincir Reaksiyonu (Polymerase Chain Reaction - PCR) tekniğiyle anomaliler belirlenebilmektedir (Tablo 1).

Bununla beraber BRCA1 ve 2 gibi belli bir hastalığı direk oluşturmayan fakat bir dizi hastalığın (kanser) olasılığını arttıran genlerdeki mutasyonlarda taranabilmektedir.

Tek gen hastalıklarına yapılacak PGT siklusuna başlamadan önce bir hazırlık aşaması gerçekleştirilmesi zorunludur. Bu hazırlık döneminde aile bireylerinden kan ve ağız sürüntüsü gibi örneklerin alınması gerekebilmektedir. Bütün bu işlemler tedaviden belli bir süre önce Acıbadem Labgen Genetik Tanı Merkezi personeli tarafından koordine edilip tamamlanmaktadır.

Acıbadem Labgen Genetik Tanı Merkezi demutasyonu belirlenmiş ve moleküler tanısı mümkün olan her genetik hastalık için PGT işlemi yapılabilmektedir.

Ekibimiz çalışma hayatı boyunca 100’den fazla genetik hastalık için bine yakın PGT tek gen işlemi gerçekleştirmiştir. (Tablo 1).

Tablo 1: Acıbadem Genetik Tanı Merkezi personeli tarafından PGT işlemi yapılmış hastalıklardan bazıları

Ailesel Hipomagnezemi (Hiperkalsiüri ve Nefrokalsinoz ile Birlikte) Lafora hastalığı

Akçaağaç şurubu idrar hastalığı Leber'in konjenital amorozu

ARC sendromu (Arthrogryposis-Renal dysfunction-Cholestasis) Li-fraumeni sendromu

Bartter sendromu Limb Girdle Musküler Distrofi (LMD)

Becker musküler distrofi (BMD) Meme kanseri

Beta talasemi Metakromatik lökodistrofi

Cam Kemik hastalığı (Osteogenesis Imperfecta) Miyotonik distrofi

Charcot Marie Tooth (CMT) sendromu MTHFR eksikliği

Delta-Beta talasemi Mukopolisakkaridosis Tip 1 (Hurler Sendromu)

Donohue sendromu (Leprechaunizm) Mukopolisakkaridosis Tip 3A (Sanfilippo sendromu)

Duchenne kas distrofisi Mukopolisakkaridosis Tip 3B (Sanfilippo sendromu)

Ehler-Danlos Sendromu (EDS) Tip VIIC Mukopolisakkaridosis Tip 6

Epidermolizis bullosa Multipl sülfataz eksikliği

Facioscapulohumeral kas distrofisi (FSHD) Neimann-Pick hastalığı

Fankoni anemisi Nemalin miyopati

Fenilketonüri Non-Ketotik Hiperglisinemi

Frajil X sendromu Nörofibromatozis

Fraser Sendromu Orak hücre anemisi

Fokal segmental glomerüloskleroz Osteopetrosis (mermer kemik hastalığı)

Galaktozemi Pelizaeus-merzbacher hastalığı

Gaucher Hastalığı Tip 2 Polikistik böbrek hastalığı

Glikoz 6 fosfat dehidrogenaz (G6PD) eksikliği Pompe hastalığı

Gm1 gangliosidosis Propiyonik asidemi

Hemofili Retinoblastoma

Herediter multiple ekzositoz Sitrullinemi

Hiper IgM Sendromu Spastik parapleji Tip 3

Hipohidrotik Ektodermal Displazi Spastik parapleji Tip 5

Hipomyelinizasyon ve konjenital katarakt Spinal müsküler atrofi (SMA)

Hunter Sendromu Spinoserebellar Ataksi Tip 2 (SCA2)

Huntington hastalığı Tay-Sachs hastalığı

İnfantil Nöroaksonal Distrofi Tüberoz skleroz

Joubert Sendromu Tümör Nekrozis Faktör Reseptör İlişkili Periyodik Sendrom (TRAPS)

Keratit- iktiyoz-sağırlık (KID) sendromu Usher Syndrome

Kistik Fibrozis Walker Warburg sendromu

Koenzim Q eksikliği Zellweger sendromu

Konjenital adrenal hiperplazi


Tüp Bebek


Figür 1: Beta Talasemi hastalığı için PGT analizi (IVS 1-110 mutasyonu)

c) HLA (Human leukocyte antigen) uyumu taraması

Hematopoetik kök hücre nakli (Heamatopoietic stem cell transplantation -HSCT) hemoglobinopatiler, birincil immun eksiklikleri, kemik iliği hastalıkları ve lösemiler gibi hastalıkların tedavisinde şu an en etkili yöntem olarak bulunmaktadır. Fakat HLA uyumlu uygun donörün bulunması büyük bir problemdir.

PGT'nin ana endikasyonlarından biri de HLA uyumu taramasıdır. Bu işlemde, embriyolarda inceleme yaparak çiftlerin hasta çocukları ile HLA uyumlu embriyolar bulunmaktadır. Böylelikle kemik iliği ve kök hücre transferi için uygun aday bulunmuş olmaktadır. Bu işlem sırasında hem bir tek gen hastalığının taranması hem de HLA tiplemesi yapılması mümkündür (beta talasemi vb). Bununla birlikte herhangi bir mutasyon taraması yapılmadan sadece HLA uyumunun incelendiği hastalıklarda bulunmaktadır (lösemiler vb). Acıbadem Labgen'de doku uyumu ile iyileşebilecek her türlü hastalık için HLA tiplemesi ve mutasyon taraması bir arada yapılabilmektedir.


Tüp Bebek


Figür 2: HLA tiplemesi için PGT analizi

d) Kromozomsalbozukluklar

Kromozomsal bozukluklar translokasyonlar, inversiyonlar ve delesyonlar gibi kromozomlarda oluşan çeşitli değişiklikler sonucu oluşan bozukluklardır. Sayısal veya yapısal kromozom bozuklukları aCGH (Array ComparativeGenomic Hybrisidation) yöntemiyle tespit edilmektedir.

3 ana çeşit kromozomsal yeniden düzenlenme ve yapısal anomali bulunmaktadır;

Resiprokal Translokasyon

Resiprokal translokasyon homolog olmayan kromozomların parçaları arasında olan değişimlerden kaynaklanmaktadır.

Robertsonian translokasyon

Robertsonian translokasyoniki akrosentrik kromozomun (13, 14, 15, 21, 22) birleşmesiyle oluşmaktadır. Bu değişim taşıyıcıda herhangi bir fenotipik değişikliğe sebep olmadan toplam kromozom sayısının 1 azalmasına (45 kromozom) sebep olmaktadır.

Dengeli translokasyon taşıyıcıları kısırlık problemi yaşayabilirler. Spermlerde ve oositlerde oluşan dengesiz segragasyon ürünleri sonucu tekrarlayan gebelik kayıpları yaşayabilirler. Genel yenidoğan popülasyonunda dengeli translokasyon taşıyıcılarının frekansı %0.2 iken, bu oran tekrarlayan implantasyon başarısızlığı yaşayan çiftlerde %2.5'a, tekrarlayan gebelik kaybı yaşayan çiftlerde %9.2'e çıkmaktadır.

İnversiyonlar

İnversiyonlar aynı kromozom içinde olan yeniden düzenlemelerdir. Bu düzenlemede kromozom üzerinde 2 noktada yaşanan kopma sonucu ortaya çıkan parça 180 derece ters döndükten sonra aynı noktalardan oryantasyonu değişmiş bir biçimde tekrar birleşir. İnversiyonların nadir olarak görülmesine rağmen inversiyon taşıyıcıları infertilite problemleri yaşayabilmektedirler.

Gametogenezdeki mayoz sırasında kırılma noktaları arasındaki tekli krossover sonucu delesyon, insersiyon veya yanlış sayıda sentromer taşıyan dengesiz gametler oluşabilir. PGT bu dengesiz gametlerin belirlenmesine yardımcı olmaktadır.

Acıbadem Labgen'de sayısal ve yapısal kromozomsal anomaliler aCGH tekniğiyle tespit edilmektedir. aCGH işlemi için Agilent oligo probe sistemi (60K ve 180K) ayrıca Illumina BAC arrayprobe sistemi (24 sure) sistemleri kullanılmaktadır. Bu problar bütün genoma dağılmışlardır ve her bir kromozom için bize bilgi vermektedirler. Yakın zamanda Illumina yeni nesil dizileme (NGS) sistemi de kullanılmaya başlamıştır.

Preimplantasyon Genetik Tarama (PGS) Endikasyonları

Çoğu erken dönem gebelik kayıpları anöploidi ile ilişkilendirilmektedir. PGS işlemiyle sadece kromozomsal olarak normal olan embriyolar transfer edildiği için 1. ve 2. trimester döneminde görülen gebelik kayıplarında yüksek oranda düşüş görülmektedir. Şu an preimplantasyon genetik tarama aşağıda belirtilen endikasyonlar için yaygın şekilde kullanılmaktadır;

  • İlerlemiş yaştaki anne adayları
  • Tekrarlayan gebelik kaybı hikayesi olan çiftler
  • Tekrarlayan implantasyon başarısızlığı yaşayan çiftler
  • İleri erkek infertilitesi faktörü

Yukarıda görülen hasta popülasyonu yüksek oranda görülen anöploid embriyolar sebebiyle IVF başarısızlığı riski taşımaktadır. PGS, kromozomsal olarak normal olan implantasyon şansı daha yüksek embriyoların seçilimini sağlayarak IVF başarısını arttırmaktadır.

İleri Anne Yaşı

Anne yaşı ilerledikçe çocuklarında anöploidi riski artmaktadır. Yumurtadaki kromozomların bölünme sırasındaki dağılımları etkilemekte ve embriyoda fazla ve/veya eksik kromozomun oluşmasına sebep olmaktadır.

35-39 yaş aralığında bulunan kadınların embriyolarında anöploidi riski %20 civarında seyrederken bu oran 40 yaş üzeri kadınlarda %40'ların üzerine çıkabilmektedir.

35-39 yaş aralığında bulunan kadınların çocuklarında görülen anomali %0.6-1.4 aralığındayken, bu oran 40 yaş ve üstü kadınlarda %1.6-10'ya yükselmektedir.

Anomali görülen embriyo ve anomali görülen canlı doğumlar arasındaki farkın sebebi anöploidi görülen embriyoların canlı doğuma kadar ilerlememesi, hatta çoğu zaman gebelik bile fark edilemeden kaybedilmesidir. 13, 18 ve 21 no.lu kromozomlarda görülen trizomiler (2 yerine 3 adet kromozomun bulunması) doğuma ulaşabilmekle beraber çoğu trizomi ve monozomi hamileliğin kaybedilmesine yol açmaktadır.

PGS, kromozomsal olarak normal olan implantasyon şansı daha yüksek embriyoların seçilimini sağlayarak implantasyon oranını arttırıp düşükleri azaltmakta dolayısıyla canlı doğum oranını arttırmaktadır.

Anne yaşı ve Down sendromu ile doğan çocuk oranı arasındaki ilişki


Tüp Bebek


Tekrarlanan Gebelik Kaybı

Tekrarlanan gebelik kaybı (TGK) gebeliğin 20. haftasından önce 2 veya daha fazla ardışık olarak gebeliğin kaybedilmesi şeklinde tanımlanır. Nedeni tam olarak bilinmese de fetal anomalilere ve rahimdeki problemlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Düşüklerin %50-80'inde kromozomsal anomaliler görülmektedir. Bununla beraber TGK görülen çiftlerin embriyoların normal embriyolardan daha fazla oranda anöploid olduğu görülmektedir.

PGS bu gruptaki hastaların normal embriyo transferi ile gebelik başarısının arttırılmasına yardımcı olmaktadır.

Tekrarlayan IVF başarısızlığı

Tekrarlayan IVF başarısızlığı (TİB) genel tanımıyla iyi kalite embriyo transfer edilmesine rağmen 3 veya daha fazla IVF siklusunun başarısız olarak sonuçlanması olayıdır. Bilimsel veriler bu grup hastaların daha fazla oranda kromozomsal anomaliye sahip embriyolara sahip olduklarını göstermektedir. Bununla beraber çoğu IVF başarısızlığı anöploidi ile ilişkilendirilse de immünolojik ve üterin ile ilgili faktörlerin implantasyon başarısızlığı ile ilişkili olduğu unutulmamalıdır.

Erkek Faktörüne Bağlı İnfertilite

Erkeklerde gonadal başarısızlık embriyolarda yüksek oranda kalıtsal olan veya olmayan anomalilerin görülmesiyle ilişkilendirilebilir. Çoğu sağlıklı erkeğin spermlerinin yaklaşık %3-8'ü kromozomsal anomalilere sahiptir. Bu oran ileri derece infertilite sorunları yaşayan erkelerde (düşük sperm sayısı, kötü sperm morfolojisi, ve zayıf hareketlilik) %27-74 seviyelerine çıkmaktadır.

Birçok genetik hastalığın erkek infertilitesiyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bunlar arasında Kleinfelter sendromu, robertsonian translokasyonları, Y kromozomu mikro delesyonları, androjen reseptörlerinin delesyonları ve otozomal gen mutasyonlarıdır (Kistik Fibroz vb). Bu gibi anomalilerin çoğunluğunda PGD ve PGS yöntemleri kromozomsal anomalilerin elenmesinde ve gebelik oranının arttırılmasında yardımcı olabilmektedir.

Yaklaşımlar

Acıbadem Labgen laboratuvarlarında yapılan aCGH veya NGS testi anne yaşına ve embriyo sayısına bağlı olarak normal kromozomsal yapıya sahip embriyoların seçilmesini sağlamaktadır. Bu yöntemler daha az sayıda kromozomun incelenebildiği eski PGS yöntemlerine kıyasla (FISH), bütün kromozomlar hakkında detaylı bilgi verebilmektedir.

Tüp Bebek Merkezleri aCGH testinden edindikleri genetik bilgiyi genel morfolojik değerlendirmeyle birleştirerek transfer veya dondurma işlemleri için en iyi embriyoyu seçebilmektedir. Genetik olarak normal embriyolar daha yüksek implantasyon başarısı ve daha az düşük oranlarına sahip olmaktadırlar. PGS yöntemiyle bu embriyolar tespit edilerek hamilelik oranları artırılabilmekte ve düşük oranları azaltılabilmektedir.

PGT/PGS işlemi IVF (InVitro Fertilizasyon) işlemleriyle beraber yürümektedir. IVF prosedüründe ovaryan stimülasyonu, yumurtaların toplanması ve döllenmesi, embriyo gelişimi, biyopsi alınması ve embriyonun transferi gibi safhalardan oluşmaktadır.

Embriyoya biyopsi ana olarak 2 safhada yapılabilmektedir. Birincisi blastomer biyopsisidir. Yumurtanın spermle döllenmesinden sonra embriyoların klivaj safhasına kadar gelişmesine izin verilir. Fertilizasyondan 3 gün sonra, gelişen embriyodan tek bir hücre (blastomer) genetik değerlendirme yapmak için biyopsi ile alınır.

İkinci yöntem günümüzde daha çok kullanılmakta olan trofektoderm biyopsisi yöntemidir. Bu yöntem deblastokist aşamasına (5.gün) gelen embriyolardan 4-8 hücre birden alınabilmektedir.

Bu aşamaya gelen embriyolar 3. gün embriyolarına göre daha iyi kalitede olan embriyolardır ve implantasyon kapasiteleri daha yüksektir. Böylece elde edilen gebelik oranları daha yüksektir. Ayrıca alınan hücre ve dolayısıyla DNA miktarı daha fazla olduğu için analiz sonuçları daha iyi yapılabilmektedir.

Bir başka avantaj ise da blastokist safhasındaki embriyolar klivaj safhasındaki embriyolara kıyasla daha az mozaism (embriyo hücrelerinin farkı genetik yapıya sahip olması) gösterdikleri için genetik analiz sonuçları daha sağlıklı olmaktadır.

Biyopsi yapılan embriyolar özel solüsyonlara ve kaplara konularak Acıbadem Labgen laboratuvarlarına iletilmektedir. Alınan hücrelerden elde edilen DNA tüm genom amplifikasyonu (WGA) yöntemiyle bütün genom çoğaltılmakta ve aCGH yöntemiyle çoğaltılan bölgelere bağlanan binlerce probdan bu bölgelerin yapısı hakkında bilgi alınmaktadır.

aCGH yönteminde aileden kan alınması ve hazırlık yapılması gibi işlemlere ve bu masraflara gerek duyulmamaktadır. Embriyolarda tüm genom analizi yapıldığı için bu embriyolarda hem tek gen hastalıklarına yönelik mutasyon taraması hem de 24 kromozomun taramasının yapılması mümkündür.

Herhangi bir preimplantasyon genetik tanı veya tarama işlemine başlamadan önce adaylar mutlaka bir genetik danışmanından uzmanlık almalı ve kendilerinde bulunan anomalileri çocuklarına geçirme risklerini hakkında bilgilendirilmelidirler. Hastanın teşhisini doğrulama amacıyla gerekli testler yapılmalı ve PGT işleminin bu sorunlarının çözümüne ne derecede fayda olacağı dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.

Yeni Nesil Dizileme (Next Generation Sequencing-Ngs) Yöntemiyle Preimplantasyon Genetik Tarama

aCGH yöntemiyle genoma dağılmış binlerce probe kullanılarak tüm kromozomlar hakkında bilgi edinilebilmektedir. Bununla birlikte dizileme metotlarındaki gelişmeler sonucu tüm genomun efektif ve uygun maliyetlerle dizilenmesi mümkün hale gelmiştir.

Yeni nesil dizileme (Next Generation Sequencing; NGS) adını verdiğimiz bu yöntemle amplifikasyon sonrası embriyoların genomu dizilenebilmekte ve bu verinin analiz edilmesi sonucu kromozom anöploidilerinin belirlenmesiyle PGS işleminde kullanılabilmektedir.

NGS yöntemiyle yapılan analizlerin aCGH yöntemine kıyasla avantajları daha detaylı ve hassas sonuç vermesi ve embriyolardaki mozaisizm oranını daha iyi belirleyebildiği ileri sürülmektedir.

Acıbadem Labgen'de embriyolarda NGS yöntemiyle preimplantasyon genetik tarama işlemi llumina Miseq tabanlı Veriseq kiti kullanılarak başarılı bir şekilde yapılmaya başlanmıştır.

Labgen Genetik Tanı Merkezi Testleri ISO 15189 Kalite Belgesine sahiptir

Acıbadem Labgen Genetik Tanı Merkezimiz Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından yapılan başarılı bir denetim süreci sonrasında ISO 15189 akreditasyon belgesini almaya hak kazanmıştır.

Test bazlı yapılan akreditasyon işlemleri için başvurduğumuz tüm testlerden başarılı bir şekilde akredite olarak test kapsamı açısından en kapsamlı test içeriği bulunan genetik merkezi olarak bu akreditasyona hak kazandık.

Akredite olan 50’ye yakın test arasında başlıcaları Preimplantasyon Genetik Tanı uygulamaları (Tek Gen ve/veya HLA, aCGH), Sanger ve yeni nesil dizileme, klasik karyotipleme(preve post natal tanıya yönelik), Moleküler karyotipleme (FISH, pre ve post natal tanısal array CGH), Real time PCR uygulamalarıdır.

ISO 15189 Laboratuvar Akreditasyonu, teknik yeterliliğin bir göstergesi olarak hem ulusal hem de uluslararası yüksek saygınlığı ifade etmektedir. Akredite laboratuvardan hizmet alan müşterilere yapılan işlemler, analizler ve tüm bunların sonuç ve raporlarının uluslararası standartlara uygunluğunun güvencesini sunmaktadır.

ISO 15189 ile akredite olmuş bir laboratuvar, hasta mahremiyet ve güvenliği, laboratuvar işlemlerinde kullanılacak malzemelerin temini ve kontrolü, malzemenin temin edildiği firmanın değerlendirilmesi ve yeterlilikleri, laboratuvar cihazlarının bakımı ve düzenli kontrollerinin yapılması ve personelin sürekli eğitimi konularında belirli zorunlulukları yerine getirmek zorundadır. Bu zorunlulukla yapılan testlerin geçerliliğini ve güvenilirliğini en üst düzeye çıkarmaktadır.

Pre-implantasyon Genetik Tanı

Tüp bebek merkezlerinde artık insan embriyoları anne rahmine yerleştirilmeden kalıtsal-genetik hastalıklar açısından taranabilmektedir. Bu yöntemin adı 'pre-implantasyon genetik tanı' yöntemidir. Bu yöntemle, kalıtsal-genetik hastalıklı çocuk sahibi olma açısından risk altında olan çiftlerde tüp bebek uygulaması yapılıp çok sayıda embriyo gelişiminin sağlanması ve bunların arasından etkilenmemiş olanların bulunması gerçekleştirilmektedir.

Laboratuvar ortamında elde edilen embriyolardan bir veya iki hücre örneği alınarak kalıtsal hastalık taşımayan embriyolar seçilebilmektedir. Sağlıklı olduğu tespit edilen embriyolar anne rahmine yerleştirilmektedir.

Hangi Durumlarda Uygulanmaktadır?

Aşağıdaki Hastalıklara ait Gen Bozukluğunu Taşıyan Anne ve Baba Adaylarında:

  • Talasemi (Akdeniz anemisi), Orak hücreli anemi
  • Kistik fibrozis
  • Tay-Sachs hastalığı
  • Hemofili A ve B
  • Retinitis pigmentoza
  • Alport hastalığı
  • a1 antitripsin eksikliği
  • Frajil X sendromu
  • Fenilketonuri
  • Epidermolizis bülloza
  • Duchenne musküler distrofi
  • Myotonik distrofi
  • Fanconi anemisi
  • X'e bağlı hidrosefalus
  • Akondroplazi
  • Nörofibramotozis
  • Kan uyuşmazlığı (Rh D) hvastalığı, Marfan sendromu
  • Hunthington hastalığı

Cinsiyet Belirlenmesinde

Embriyoların cinsiyetinin tayini ve istenilen cinsiyetteki embriyoların anne rahmine yerleştirilmesi yalnızca tıbbi gerekçeler var ise yapılmaktadır. X kromozomuna bağlı geçiş gösteren kalıtsal hastalıkların önlenmesi amacıyla bu yöntem uygulanmaktadır. Çünkü bazı hastalıklar yalnızca bir cinsiyette ortaya çıkma riski taşımaktadırlar.

Kardeşi ile Doku Uygunluğu Gösteren Bebek İsteniyorsa

Kök hücre nakli (göbek kordon kanı veya kemik iliği nakli) yapılması gereken, talasemi, orak hücreli anemi, hemoglobinopati, lösemi ve bağışıklık sistemi yetmezliği gibi problemli çocukları olan ailelerde, hasta kardeşi ile doku uygunluğu olan bir bebek yaşama getirmek için de pre-implantasyon genetik tanı teknolojisi uygulanmaktadır

Tüp Bebek Uygulamalarında Başarıyı Artırmak için

Başlangıçta yalnızca genetik hastalığa sahip embriyoları anne rahmine yerleştirmeden önce tespit edip, sağlıklı olmayan bir gebeliğin oluşumunu önlemeyi ve böylece, ilerleyen bir gebeliğin sonlandırılmasını ortadan kaldırmayı hedefleyen pre-implantasyon genetik tanı uygulamaları, zaman içerisinde tüm tüp bebek uygulamalarında başarıyı artırmak için kullanılan bir yöntem halini aldı. Bu nedenle;

Tekrarlayan tüp bebek denemelerinde gebelik elde edemeyen çiftlerde, Ciddi sperm bozukluklarına ve erkek infertilitesine sahip çiftlerde, İleri anne yaşına sahip çiftlerde, pre-implantasyon genetik tanı uygulaması yapılarak tüp bebek tedavisinin başarısı arttırılmaya çalışılmaktadır.

Bu durumlarda pre-implantasyon genetik tanı, embriyoların sayısal ve yapısal kromozom bozuklukları içerip içermediği belirleyerek sağlıklı embriyoların transferi ile gebelik şansını artırmaktadır.

Tekrarlayan Düşük Yapan Çiftlerde

Tekrarlayan düşük yapan çiftlerde, eğer bu düşüklerin nedeni olarak herhangi bir problem tespit edilememiş ise pre-implantasyon genetik tanı uygulaması ile ailenin sağlıklı bir bebeğinin olması sağlanabilir.

Bilimsel veriler bu tür problemi olan çiftlerin tüm tetkikleri normal sonuç vermiş olsa bile, oluşturdukları embriyolarda beklenenden daha yüksek oranda sayısal kromozom bozukluğunun olduğunu göstermektedir.

Bu nedenle tüp bebek tedavisi ile bir defada çok sayıda embriyo oluşumunu sağlayıp, pre-implantasyon genetik tanı ile de aralarından en sağlıklısını seçip anneye vermek sonuç verici bir yaklaşım olacaktır.

Yöntemin Yanılma Payı Nedir?

Bu yöntemin hatalı sonuç verme şansı yöntemi uygulayan merkezin deneyimine bağlı olarak değişmekle birlikte gen defektlerinde ve kromozomal sayı bozukluklarının tanısında % 97 güvenilirlikte sonuç vermektedir.

Yöntemin Başarı Şansı Nedir?

Yöntemin başarı şansı yüksektir. Bir veya iki hücre alınan embriyolar gelişimlerini normal olarak sürdürebilmekte ve tüp bebek tedavilerinde elde edilen başarı oranlarına eş değerde gebelik oranları sağlanabilmektedir.

Hatta yukarıda bahsedilen tekrarlayan tüp bebek denemelerinde gebelik elde edemeyen çiftlerde, ciddi sperm bozukluklarına ve erkek infertilitesine sahip çiftlerde, ileri anne yaşına sahip çiftlerde ve tekrarlayan düşük yapan çiftlerde normal tüp bebek başarı oranlarının üzerine çıkan gebelik oranlarının da elde edileceği konusunda görüşler ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Sonuç

Pre-implantasyon genetik tanı daha embriyo anne rahmine yerleştirilmeden yapıldığı için aile için son derece kolay kabul edilebilen ve benimsenen bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.

Yani gebe kalındıktan sonra fetüsten anne karnında sıvı, doku veya kan örneği alarak hastalık tanısı konulunca gebeliğin sonlandırılması gibi anne ve aile için zor ve sıkıntılı bir süreç yaşanmamış oluyor. Bu yüzden genetik tanı yöntemleri arasında en etik ve kabul edilebilir olanı olarak karşımıza çıkıyor.

İlk Defa Başvuran Hastalar İçin Testler

Tüp bebek tedavisine başlayacak çiftler için yapılacak testler iki başlıkta ayrılabilir:

Tüp bebek tedavisine başlayacak çiftler, gebe kalamama nedeniyle başvurdukları için, kadın ya da erkek kısırlığının ya da altta yatan diğer nedenlerin araştırması yapılır. Bunun için erkeklerde sperm analizi, testis ultrasonu gibi yöntemler, kadınlarda ise yumurtlama testi, rahim içi problemlerin varlığını araştıran ultrason, histerosalpingografi gibi yöntemler uygulanır.

Bunların yanı sıra tüp bebek tedavisine başlayacak çiftlerde, gebelik planlayan herkesin yaptırması gereken testler yapılır.

Erkekler İçin Testler

Genel Fiziksel Muayene: Genital organlar muayene edilir. Tıbbi geçmiş, geçirilen hastalıklar ve kullanılan ilaçlar öğrenilir.

Sperm Analizi: Erkek infertilitesinde yapılan en önemli test sperm analizidir. Bir veya birden çok defa sperm örneği vermenizi istenebilir.

Sperm örneği temin edilir ve laboratuvarda miktar, renk, enfeksiyon varlığı olup olmadığı, sperm sayısı, spermlerin şekli ve hareketliliği açılarından incelenir.

Hormon Testleri: Testosteron düzeyini ve diğer erkek hormonlarını incelemek için yapılan kan testleridir.

Rektum ve Testis Torbası Ultrasonu: Geri boşalma gibi problemlerin varlığının teşhisi için ultrason istenebilir.

Kadınlar İçin Testler

Yumurtlama Testi: Hormon düzeylerini ölçmek ve yumurtlama olup olmadığını kontrol etmek için istenen bir kan testidir.

Histerosalpingografi: HSG tüplerin açıklığını ve görevlerini yerine getirme yeteneğine sahip olup olmadığını saptamak, servikal kanal ve rahim içerisinde yer kaplayan oluşum ve anomalileri görebilmek amacıyla yapılır.

Laparoskopi: Laparoskopi ile karın alt bölgesinde açılan 3 - 5 mm’lik deliklerden içeri sokulan aletler ile rahim, yumurtalık ve tüpleri ilgilendiren hastalık veya sorunlar doğrudan gözlemlenebiliyor ve gerekli görülürse cerrahi girişim yapılabiliyor.

Histeroskopi: Histeroskop cihazı ile rahim içi miyom, polip ve rahim içi perde ilgili sorunların teşhisi veya tedavisi yapılabiliyor.

Hormon Testleri: Yumurtlama hormonları, tiroid ve hipofiz hormonlarına bakmak için yapılan kan testleridir.

Yumurtalık Rezervi Testi: Yumurtaların kapasite ve kalitesini belirlemek amacıyla yapılan testlerdir.

Genetik Testler: İnfertiliteye sebep olan genetik bir durum olup olmadığını anlamak amacıyla yapılabilir.

Pelvik Ultrason: Rahim ve yumurtaları incelemek için ultrason yapılır.

Yumurtlama Testi: Hormon düzeylerini ölçmek ve yumurtla olup olmadığını kontrol etmek için istenen bir kan testidir.

Kandaki progesteron hormonuna bakılır ve buna göre yumurtlama olup olmadığın belirlenir. Testin zamanı adet döneminize göre hesaplanır. Yüksek progesteron düzeyi yumurtlamanın olduğu anlamına gelir.

Eğer adetleriniz düzensiz ise kanda gonadotrofin hormonuna bakılarak yumurtalıklarda yumurta oluşumuna ilişkin bilgi edinilir.

Hamilelik için yumurtalıklarınızdan her ay bir yumurtanın salınması gereklidir. Her ay 3 ila 30 yumurta yumurtalıklarınızdan birinde olgunlaşır.

En büyüğü fallop tüplerine girerek dölyatağına doğru ilerlemeye başlar. Döllenme olmazsa bir süre sonra kanama ile dışarı atılır. Yumurta 12-14 gün hayatta kalır, yani bu süre içinde döllenmesi gerekir.

Tüplerin tıkalı olduğu durumlarda sperm yumurta ile karşılaşamaz ve gebelik olmaz. Bu nedenle gebelik elde etmek için öncelikle tıkanma sorununun çözülmesi gerekir.

Kadınlarda yumurtlamayı tespit etmek için farklı şekillerde yumurtlama testi yapılabilir. Yumurtlama testi aynı zamanda ne zaman ve hangi dönemde yumurtladığınızı öğrenmek için de yapılır. Yumurtlama testleri idrardan ya da kandan alınan örneklerle yapılır.

Aynı zamanda yumurtlama döneminde kadınlarda vücut ısısının artması nedeniyle vücut ısısı (bazal vücut ısısı) kaydedilerek de yumurtlama tahmin edilebilmektedir, ancak kesin bir yöntem değildir.

Evde yapılan yumurtlama testi (işeme testi), idrarınızdaki LH hormonunu (luteinizing hormonu) ölçer. Bu hormon yumurtlama öncesinde yüksek düzeyde görülür.

Tüp bebek tedavisi öncesinde yumurtlamanın olup olmadığını ölçmek için doktorunuz kan testi ister. Bu test, hormon düzeylerini ölçmek ve yumurtla olup olmadığını kontrol etmek için istenen bir kan testidir.

Yumurtlama testinde kandaki progesteron hormonuna bakılır ve buna göre yumurtlama olup olmadığın belirlenir. Testin zamanı adet döneminize göre hesaplanır. Yüksek progesteron düzeyi yumurtlamanın olduğu anlamına gelir.

Eğer adetleriniz düzensiz ise kanda gonadotrofin hormonuna bakılarak yumurtalıklarda yumurta oluşumuna ilişkin bilgi edinilir.

Hormon Testleri

Erkeklerde testosteron düzeyini ve diğer erkek hormonlarını incelemek için yapılan kan testleridir. İlk aşama olan semen analizi sonrası uygulanırlar. Ayrıca hekim önerisiyle başka kan testleri de istenebilir.

Erkeklere yapılan kan testlerinde şu bilgiler edilir:

HIV, Hbs Ag, Anti-HCV, kan grubu testi, FSH, LH, T-Testosteron, PRL hormonlarına ait testlerdir. Bu sayede testis rezervlerine dair bilgi edinilebilir.

Erkek hastalarda da kadınlardaki gibi FSH hormonu yüksek çıkarsa, düşük testis rezervi söz konusu olabilmektedir.

Kadınlarda ise Yumurtlama hormonları, tiroid ve hipofiz hormonlarına bakmak için kan testleri yapılır.

Tüp bebek tedavisi öncesi yapılması gereken hormon testleri şunlardır:

FSH, LH, E2 (adetin 2. veya 3. günü), TSH, PRL ile gerekirse DHEAS, Total-Testosteron hormonu.

Ayrıca AMH hormonu kadınlarda başlıca yumurtalık kapasitesi (over rezervi) değerlendirilmesi amacıyla kullanılır.

Bu hormon testleri anne adayının yumurtalık rezervinin ne kadar olduğunu belirlemek için çok gereklidir. Düşük yumurtalık rezervi, tüp bebek tedavisi sırasında elde edilen yumurta sayısı kalitesini etkilemektedir.

Histerosalpingografi

İlaçlı rahim filmi ya da HSG olarak adlandırılan bu işlemde rahim içinde kontrast sıvı verilerek röntgen çekilir. Bu röntgende rahim ve tüpler görüntülenebilir.

Özellikle kısırlık tedavisi gören kadınların tüplerinin açık ya da kapalılık durumunun belirlenmesi amacı ile çekilmektedir. Tüplerin kapalı olması, yumurtaların rahim içine düşmesini engelleyebilmektedir. Tüplerin tıkalı olduğu belirlenirse daha ileri inceleme için laparoskopi yapılmaktadır.

Tüplerin durumuna göre infertilite cerrahisi ya da tüp bebek yöntemlerinden biri seçilerek uygun bir tedavi yöntemine başlanır. HSG incelemesiyyle birlikte ofis histerektopi de yapılabilmektedir.

Histerosalpingografi (HSG) nasıl yapılır?

Rahim ağzına yerleştirilen ince bir tüp vasıtası ile rahim içine verilen röntgen sıvısı rahimi ve fallopian tüplerini doldurarak karın içine dökülmektedir. Eğer rahim içinde düzensizlik yaratan büyük bir miyom ya da tüplerde bir tıkanıklık varsa bu çekilen filmlerde görülecektir.

HSG testi adet kanamasının tamamen bitimini takiben en geç adetin 10. gününe kadar yapılabilmektedir. Böylelikle test esnasında hamile olmadığınızdan emin olunur.

Ancak hamile olma ihtimaliniz olduğunu düşünüyorsanız bunu doktorunuza ve röntgen teknisyenine test öncesi muhakkak söylemelisiniz, zira gebelik esnasında yapılan bu test düşüğe ve/veya bebekte doğum arazlarına neden olabilmektedir.

Test esnasında adet ağrısı benzeri bir rahatsızlık yaşanabileceğinden işlemden bir saat önce basit bir ağrı kesici alabilirsiniz. Düşük de olsa bir enfeksiyon riski olduğundan tek doz antibiyotik kullanılmaktadır. HSG öncesi cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır.

İşlem sonrası 24 saat hafif vajinal kanama ve adet ağrısı benzeri karın ağrısı olabilir. Kanama ağır ve uzun süreli olursa, rahatsız edici vajinal akıntı, kötüye giden karın ağrısı ve/veya ateş gelişirse hekiminizi hemen haberdar etmelisiniz.

Rahim ve yumurtalıkların değerlendirilmesi için ultrason teknikleri kullanılmaktadır. Gebeliğin daha sağlıklı seyri açısından her iki çiftin Hepatit B, C ve HIV testleri ile kadının Rubella bağışıklığının kan testi ile belirlenmesi önerilmektedir.

Pelvik Ultrason

Transvajinal ultrason ya da vajinal ultrason olarak da adlandırılan bu tarama; rahim, yumurtalıklar ve fallop tüplerinizi incelemek için uygulanır.

Vajinaya sokulan bir ultrason aletiyle yapılan bu inceleme ile hem yumurtalık rezervi hem de rahimdeki sorunlara (miyom, kist gibi) ilişkin bilgi edinilir. Transvajinal ultrason, rahimde filmler ile ortaya çıkmamış olan bazı detayların da görüntülenmesine yardımcı olur.

Adetin 2. ya da 3. günü yapılan pelvik ultrasonda, gebe kalmanızı engelleyebilecek rahimdeki yapışıklıklar, miyomlar ya da polipler, çikolata kisti, endometriozis, polikistik over sendromu gibi sorunlar araştırılır.

Rahmin içerisinde miyom ve polipler gibi yapışıklık ve şekil bozukluklarına neden olan yapıların bulunması da embriyonun rahme tutunmasını zorlaştırırlar.

Gerekli durumlarda ilk olarak bu yapılar cerrahi olarak çıkarılırlar ve doktorun önereceği bir zamanda tüp bebek tedavisine başlanır. Pelvik ultrasonda rahim hacmi ve anatomik yapısı da ultrason ile incelenmektedir.

Salin Ultrasonografisi

Rahimin iç tabakasında embriyonun yapışmasını engelleyebilecek polip, miyom, yapışıklık gibi düzensizlikleri tespit etmekte kullanılan çok duyarlı bir ultrason testidir.

Rahim ağzına yerleştirilen ince bir tüp vasıtası ile rahim içerisine steril su solüsyonu verilmekte ve vajinal ultrason ile rahimin iç tabakası detaylı olarak gözden geçirilmektedir.

Bu test adetinizin 9. ila 12. günleri arasında yapılmaktadır. İşlem esnasında adet sancısı benzeri bir rahatsızlık hissedilebilir. İşlemden 1 saat kadar önce basit bir ağrı kesici kullanılabilir. İşlem esnasında çok düşük de olsa enfeksiyon riski söz konusu olduğundan önleyici antibiyotik tedavisi kullanılmaktadır.

Testis Ultrasonu

Erkeklerde menide sperm hücresi görülmemesi durumuna azospermi adı verilir. Bu hastalarda bundan sonrası için yapılması gerekenler testis muayenesi, hormon tetkikleri ve testis ultrasonudur.

Testis ultrasonu ile; testisler, testis torbaları, kan damarları incelenir. Testislerde kist ya da tümör gibi başka bulguların varlığı da saptanabilir.

Tüp Bebekte Gebelik Testi Nasıl Yapılır?

Normal hamileliklerde yapılan gebelik testi tüp bebek tedavisi sonrası oluşan hamileliklerde de aynı şekilde, yani kan testi ile yapılır. En kesin sonucu veren kan testidir.

Anne rahminde oluşan embriyo hücreleri Beta Hcg hormonu salgılar, bu hormon annenin kanına geçer.

Hamile olmayan kadınlarda Beta Hcg sıfır ya da sıfıra yakındır. Hamilelik olduğu durumlarda ise Beta Hcg değeri 10 ya da 10’un çok daha üzerindedir.

Tüp bebek tedavisinde embriyo anne rahmine yerleştirildikten 12 gün sonra yapılan kan testi ile gebelik tespit edilebilir.

Gebeliğin olması durumunda normal hamilelerdeki değerler gibi Beta Hcg değerinin 10 ya da daha üzerinde olması beklenir.

Gebeliğin olmaması yani tüp bebeğin tutmaması gibi durumlarda bu değer 0 ya da 0’a yakındır.

Tüp bebek uygulaması yapıldıktan sonra 12 gün beklenmesinin nedeni, enjekte edilen embriyoya ait hücrelerin Beta Hcg hormonu salgılamasının 12 günde anne kanına karışmasıdır.

12 günden önce yapılan testler güvenilir sonuç vermez. Gebeliği tespit etmek için evde İdrar testi de yapılabilir fakat en kesin sonuç ancak kan testi ile elde edilir.

Tüp Bebek Tedavisi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Tüp Bebek Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Tüp bebek tedavisi yaklaşık 4-6 hafta sürebilir. Hastanın tedaviye vereceği yanıt ve uygulanan tedavi yöntemine göre sürede değişiklik olabilir.

Tüp Bebek Tedavisi Kaç Kez Uygulanabilir?

Tüp bebek tedavisi genellikle birden fazla uygulanabilir. Hastanın yaşı, sağlık durumu ve önceki tedavilerin sonuçlarına bağlı olarak tedavinin tekrar sayısına yönelik karar alınabilir. Üç veya dört deneme sonrası gebelik elde edilemiyorsa, doktorunuz alternatif tedavi yöntemlerini değerlendirmeyi önerebilir. Deneme sonrası başarısızlık sebeplerinin altında yatan faktörler araştırılmalıdır.

Tüp Bebek Tedavisinde Başarısızlık Sebepleri Nelerdir?

Başarısız bir tüp bebek tedavisi sürecinde; embriyo kalitesi, rahim içi problemler, genetik anormallikler, bağışıklık sistemi sorunları ve hormonal dengesizlikler oluşabilir. Özellikle 35 yaş üstü kadınlar için yaş faktörü de devreye girebilir.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 13 Kasım 2024 Çarşamba Yayımlanma Tarihi: 11 Haziran 2020 Perşembe

Tıbbi Birimler

Bize Ulaşın

Bilgi talepleriniz için aşağıdaki formu doldurabilirsiniz.

Acıbadem Sağlık Grubu olarak size daha iyi ve kaliteli bir hizmet sunabilmemiz için istek, öneri, teşekkür ve şikayetlerinizi aşağıdaki formu doldurarak ya da 444 55 44 numaralı telefondan tarafımıza ulaşarak bildirebilirsiniz.

Devamı
Devamı
Güvenlik Kodu

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

YUKARI
İçindekiler
Size ulaşmamızı ister misiniz?