Omurga Enfeksiyonları
Bazı durumlarda omurga kemik yapısı, omurlar arasındaki yastıkçıklar (disk), omuriliği saran zar (dura mater) veya omuriliğin etrafındaki boşluk içinde enfeksiyon gelişebilir. Enfeksiyonun nedeni çeşitli bakteriler, virüsler veya mantarlardan birisi olabilir.
Omurga enfeksiyonları bir omurga ameliyatı sonrası oluşabilir ya da bazı risk faktörleri taşıyan hastalarda kendiliğinden gelişebilir. Enfeksiyon için risk faktörleri, kötü beslenme, bağışıklık sistemi bozuklukları, HIV enfeksiyonu, kanser, şeker hastalığı ve şişmanlık olarak sayılabilir. Ayrıca çiğ süt ve süt ürünleri tüketen kişiler de brucella bakterisine bağlı oluşan enfeksiyonlar için risk altındadır.
Cerrahiye özel risk faktörleri ise uzun cerrahi süresi, enstrümentasyon kullanılması revizyon cerrahisi olması şeklinde sıralanabilir. Alınan çeşitli önlemlere rağmen şartları en iyi olan hastanelerde bile özellikle enstrümentasyon kullanılırsa enfeksiyon oranı %4'e kadar çıkabilir. Aynı bölgeye tekrar tekrar yapılan operasyonlar bu riski daha da arttırabilir. Cerrahi sonrası enfeksiyonların büyük çoğunluğu ameliyat sonrası üçüncü gün ile üçüncü ay sonrası ortaya çıkar.
Enfeksiyon ve tümör cerrahisi; yaşamsal riskleri ortadan kaldırmaya yardımcı oluyor, hayat kurtarıyor ve hastaların normal hayatlarına bir an önce dönebilmelerini sağlıyor.
Omurgada oluşan tümörler ya da enfeksiyonlar, omurganın herhangi bir kemiğinde, sinir veya yumuşak dokularda ortaya çıkabilir. Genellikle tümörler iki şekilde oluşuyor; birincisi, omurga ve omuriliğin yapısını oluşturan hücrelerde ikincisi ise metastatik yani vücudun diğer bölgelerindeki tümörlerin omurgaya sıçramasıyla ortaya çıkıyor.
Omurga Enfeksiyonlarının Belirtileri Nelerdir ?
Omurga enfeksiyonun belirtileri arasında genellikle ilk sırada ağrı yer alır. Bilinen kanser öyküsü ya da enfeksiyon riski olan hastalarda (diyabet, organ nakli vb.) omurga ağrısının mutlaka ciddiye alınması ve araştırılması gerekir.
Bilinen başka bir sorunu olmayan hastalarda ise ağrının uzaması durumunda (3 haftadan fazla süren ve artan ağrı) mutlaka tümör ya da enfeksiyon araştırılması yapılıyor. Yine ciddiye alınması gereken diğer belirti ise hastanın kısmi ya da tam felç olması durumudur.
- Ateş
- Halsizlik
- Baş ağrısı
- Boyun sertliği
- Operasyon yarası yerinde şişlik
- Hassasiyet
- Kızarıklık
- Akıntı şeklinde ortaya çıkabilir.
Omurga Enfeksiyonlarına Nasıl Tanı Konur ?
Tanı hastanın hikayesinin alınması ve muayenesinin yapılması ile başlar. Doktorunuz omurga enfeksiyonunun tanısını koyabilmek için size sorular soracaktır. Eğer enfeksiyondan şüphelenirse sizden bir takım testler yaptırmanızı isteyecektir. Bu testler içinde çeşitli kan tetkikleri (tam kan tetkiki, CRP, sedimentasyon hızı) ve görüntüleme yöntemleri (direk grafiler, BT, MR ve sintigrafi) yer alabilir.
Bu kan testlerinin sonuçları, enfeksiyon olmadan da ameliyat sonrası biraz yüksek olabilir fakat genellikle birkaç hafta içinde değerleriniz normale dönerler. Ameliyat sonrası daha geç dönemde yada ameliyat olmamış hastalarda enfeksiyon şüphesinde bu testler belirgin yüksekliği enfeksiyona işaret edebilir.
Sizden istenecek diğer laboratuvar testleri, enfeksiyonun kesin varlığını gösterebilecek ve ne tip bir mikroorganizmanın enfeksiyon oluşturduğu konusunda bilgi verebilecek kan kültürleri ve enfeksiyon yerinden biyopsi ile alınacak doku örnekleri ya da yara yerinden alınan akıntı kültürleri olacaktır. Biyopsi genel olarak lokal anestezi ile ve floroskopi (görüntüleme cihazı) yardımıyla yapılır.
Bunların dışında ülkemizde sıklıkla rastladığımız Brucella enfeksiyonu için serolojik kan testleri, tüberküloz için PCR ve deri duyarlılık testi (PPD) yapılabilir.
Omurga Enfeksiyonları Tedavisi
Tümör ve enfeksiyon tedavisi öncelikle hastalığın tanınması ile başlıyor. Teşhis, aynı zamanda hastanın geleceğini belirleyen en önemli aşama olarak kabul ediliyor. Teşhis amacıyla yapılan bazı cerrahi girişimler (biyopsi) hastalığın tedavisini olanaksız kılarak hastaların hayati tehlikelerinin artmasına neden olabiliyor.
Teşhis aşamasından sonra nasıl bir tedavi uygulanacağına, üç sorunun yanıtıyla belirlenen kriterlere göre karar veriliyor:
- Hastalığın cerrahi dışı etkin bir tedavisi var mı?: Bu tedaviler antibiyotik, kemoterapi ya da ışın tedavisi (radyoterapi) olabileceği gibi, bazı iyi huylu tümörlerde hiçbir tedaviye gerek duyulmayabiliyor. Bu hastalar aşağıdaki iki kriteri de yerine getirmeleri durumunda cerrahi dışı tedavilere adayı olabiliyorlar:
- Hasta omurga yük taşıyabilme özelliği ortadan kalkmış mı (instabil mi)?
- Hastada herhangi bir nörolojik (sinir yapı) tutulumu var mı?
Bu kriterlerin tümünün olumlu olduğu durumda, hastalar cerrahi dışı uygun yöntemlerle tedavi olabiliyorlar. Ancak bir kriter dahi olumsuz olduğunda, cerrahi uygulanması hastaların hem hayatlarını, hem de hayati fonksiyonlarını korumak ya da geri getirmekte daha etkin görünüyor.
Omurga Enfeksiyonunun Cerrahi Olmayan Tedavisi
Cerrahi olmayan tedavi antibiyotik kullanımı, antitüberküloz tedavisi, bazı viral enfeksiyonlar için antiviral tedaviler ve mantar enfeksiyonu için antifungal tedavileri içerir. Tedavinin cinsi ve süresi enfeksiyonun şiddeti ve neden olan mikroorganizmaya göre değişir.
Antibiyotik ve antifungal ilaçlar damardan veya ağızdan verilir. Damardan ilaç verilmesi durumunda bu tedavi hastanede veya takılacak bir kataterin yardımı ile ayaktan veya evde bir sağlık görevlisinin denetiminde yapılabilir. Tedavi süresi 7-10 gün gibi kısa bir süre olabileceği gibi 6-12 hafta gibi uzun bir süre de olabilir. Bazı durumlarda doktorunuz ağrının kontrol altına alınması ve omurganın dinlendirilmesi için korse tedavisi verebilir.
Cerrahi Tedavi Ne Zaman Gereklidir ?
Cerrahi, antibiyotik tedavisine cevap vermeyecek apseleri olan hastalarda, omurların zedelenmesi nedeniyle anormal hareket olması, deformite (omur kayması, yana eğilme, kamburluk) gelişmesi ve bunlara bağlı şiddetli ağrıları olan hastalarda gerekli olabilir.
Ek olarak, apse veya omurgada kırık veya kamburluğa bağlı omurilik basısı ve buna bağlı olarak sinirlerde zedelenme olan (kuvvet kaybı, ciddi uyuşukluk) hastalarda mutlak acil cerrahi gerekir. Bu hastalarda cerrahi ile omurilik üzerinde olan basının kaldırılması gerekir.
Cerrahi Seçenekler Nelerdir ?
Çeşitli seçenekler vardır. Seçenekler enfeksiyonun çeşidi, yeri, apsenin büyüklüğü, yarattığı tahribat ve hastanın bağışıklık sistemine göre değişebilir. Bazı durumlarda apse boşaltılması ve enfekte dokuların temizlenmesi (debridman) yeterli iken bazen harap olmuş omurların yerine geçecek kafesler ve enstrümentasyonların kullanması gerekebilir. İşlem sonrası bazen yara kapanıp içeriye dren konarken, bazen de yara açık bırakılıp periyodik yıkanabilir veya basınçlı doku örtüleri (woundvac) ile negatif basınç uygulayarak sürekli drenajın sağlanması gibi bir yol izlenebilir.
Nedenine göre üç tip cerrahi uygulanıyor:
Enfeksiyon ya da tümörün vücuttan uzaklaştırılması
İyi huylu ya da metastaz olan bazı tümörler ya da enfeksiyonlar (mikrobik enfeksiyonların çoğu) için amaç, hastalığın veya hastalıklı dokuların mümkün olduğunca çıkarılması. Bu çıkarılma işlemine tümörler için ‘kısmi rezeksiyon’; enfeksiyonlar için ise ‘debridman’ adı veriliyor. Her ne kadar geride kırıntı bile olsa bir miktar hastalık etkeni bırakılabiliyor. Bu durum, hastalığın zaten fazla ilerlemeyeceği (iyi huylu tümör) ya da ek tedaviler ile kontrol altına alınabileceği (enfeksiyonlar için antibiyotik, metastazlar için kemoterapi ya da radyoterapi) düşünülerek büyük bir cerrahi operasyon yapmaktan kaçınılıyor.
Omurganın sarkomları gibi (osteosarkom, Ewing, Kordoma vb.) bazı tümörler ve enfeksiyonlarda (mantar, parazit) ise geride bırakılan bir kırıntının dahi hastalığın geri gelmesine ve dolayısıyla hastanın hayatını kaybetmesine neden olacağından, geride en ufak bir parça dahi bırakmayacak şekilde lezyon uzağından dolaşılarak çıkarılıyor. Buna da ‘geniş eksizyon’ adı veriliyor. Doğal olarak her iki yöntemde de omurganın bütünlüğü bozuluyor ve stabilizasyon uygulanması gerekiyor.
Enfeksiyon ya da tümör nedeniyle ortaya çıkan tam veya kısmi felcin tedavi edilmesi
Enfeksiyon ya da tümör nedeniyle ortaya çıkan felçler her ne kadar genel olarak kırık sonrası gelişenlere benzese de en önemli farkları, daha düşük enerjili ve daha yavaş seyirli olduklarından, tedaviye cevap oranlarının daha yüksek olması. Böyle bir durum tespit edildiğinde, bazı istisnalar dışında mümkün olduğunca acil (tam felçler için ilk 24 saat içinde) dekompresyon uygulanmasının sonuçları olumlu yönde etkilediği biliniyor. Bu durumun istisnası, ’sarkomlar’. Eğer hastada bir sarkom olduğundan şüpheleniliyorsa, bir an önce dekompresyon yapmak gerekiyor. Bu durumda hastalığın teşhisi kesinleştikten sonra kompleks eksizyon cerrahisi uygulanıyor. Böylece hastanın yaşam şansı artıyor ama buna karşın felcinin iyileşme olasılığı da azalabiliyor.
Bu cerrahi sonrası veya tümör ya da enfeksiyonun kendisi nedeniyle ortaya çıkan instabilitenin ortadan kaldırılması
Stabilizasyon cerrahisi ise genel olarak kırıklar için uygulanan stabilizasyon cerrahisine benziyor. Başlıca farkı, tümör cerrahisinde çıkarılan omurga miktarı arttıkça, bu dokunun yerine konulması gereken materyal ihtiyacının ve büyüklüğünün de artması. Bu ihtiyaç, metal ya da sentetik materyallerden özel olarak üretilmiş protezler ile karşılanıyor. Stabilizasyon yine vidalar ve çubuklar kullanılarak gerçekleştiriliyor.
Tedavi Ne Zaman Sonlandırılır ?
Özellikle ciddi ve yaygın enfeksiyonda tedavi süresi uzun olabilir. Hastanede uygulanan cerrahi girişim sonrası antibiyotik tedavisi damardan veya ağız yoluyla uzun süre devam eder. Aralıklı olarak doktorunuz beyaz küre sayısı, sedimentasyon ve CRP değerlerini takip ederek klinik şikayetlerin geçmesi ve kan değerlerinin normale dönmesi ile tedaviyi sonlandırır.
İyileşme süreci
İyileşme süreci tümör ve enfeksiyonlar için çok değişken. Debridman ve stabilizasyon yapılmış bir hastada yukarıdaki süreçler uygulanıyor. Buna karşın büyük eksizyon ameliyatlarından sonra her hasta için o hastanın şartları göz önünde bulundurularak karar veriliyor. Hastanın şartlarına göre ek tedavi gereksinimleri (antibiyotik, kemoterapi, radyoterapi vb.) olup olmadığı da bu aşamada değerlendiriliyor.