Kanser, yaygın görülen bir hastalık. Üstelik günümüzde çeşitli nedenlerle, görülme oranı da gittikçe artıyor. Bu kadar yaygın görülmesine rağmen kanser, tek başına olumsuzlukları çağrıştıran bir sözcük. Pek çok kişi kanser kelimesi geçen cümleleri duymaktan bile rahatsız oluyor.
İşte bu yüzden kanser tanısı alan hastaların genellikle olumsuz tepkiler vermesi, beklenen bir durum. Bazen herhangi bir hastalık tanısı almak bile günlük yaşamda dengeleri bozarken kanser tanısı almak, yaşam dengelerini psikolojik, sosyal, ekonomik vb. alanlarda ciddi bir biçimde etkiliyor.
Çünkü kanser tanısı konan kişiler önemli ve ciddi riskle karşı karşıya oluyor. Hastalıkla beraber ekonomik gücünü, işini kaybetme gibi günlük hayatının değişmesi gündeme gelebiliyor. Ancak daha da önemli olan; herhangi bir organını, organının işlevini ya da yaşamını yitirme olasılığı.
Farklı Tepkiler Gösteriyorlar
Kanser tanısı konan kişilerde farklı tepkiler ortaya çıkıyor. Genellikle ölüm ve yoğun acı çekme olarak algılanan kanser, kişinin psikolojik olarak krize girmesinin de nedeni . Kriz, aslında bir süreç. Sağlıklı yaşamdan başlayarak hastalık ve ölüm tehdidine uzanan sürece uyum göstermesiyle bitiyor.
Kriz sürecinde hastaların verdikleri, ortak ve genel olarak değerlendirilebilecek tepkiler var. İlk aşamadaki en yaygın tepki; şok ve inanmama .
Bu reddedişin nedeni, aslında, çoğu zaman katlanamayacakları ya da katlanmalarının güç olduğu gerçek durum karşısında hissettikleri kaygı ve panik duygularını savunma ihtiyacı. Gerçeği reddederek bu 'korkunç' olarak düşünülen durumdan kurtulduklarını düşünüyorlar. İkinci aşamada; kızgınlık ve depresyon görülüyor. Genellikle 'niye ben' ile başlayan cümlelerle kızgınlık ve isyan hissine kapılıyorlar.
Eğer kızgınlık yeterince ifade edilemiyorsa, depresyon gelişme riski yükseliyor. Bu dönemde; kaygılanmak, iştahsızlık, dikkat dağınıklığı, huzursuzluk gibi tepkiler görülüyor.
Psikolojik Sorunlar Yaşanabilir
Kanser tanısıyla birlikte gelen olumsuz düşünceler ve tedavi sürecindeki belirsizlik, kişinin var olan uyum sağlama mekanizmalarını sarsıyor. Dolayısıyla bu mekanizmaların yeteri kadar kullanılmasını da engelleniyor.
Kanser tanısı alan kişinin geleceğe yönelik beklentileri, planları bozulabiliyor ve kişi hayatı üzerinde sahip olduğu gücü yitirdiğini hissetmeye başlıyor. Bunun sonucunda, korku, kaygı, çaresizlik gibi duygular yaşanması mümkün.
Kanser tanısının konulmasıyla birlikte gelen bütün bu zorlu süreçler kişinin psikolojik olarak yıpranmasına ve bazen de psikolojik bir bozukluk yaşamasına neden olabiliyor. Yapılan araştırmalar kanser hastalığına bir psikolojik sorun eşlik etme olasılığının yüzde 50 civarında olduğunu gösteriyor.
Depresyon Ve Kaygı Bozuklukları Görülebiliyor
Kanser hastalarında en çok görülen psikolojik bozukluklar; depresyon ve kaygı bozuklukları. Kanser hastalarını kanser hastalığıyla ilgili olarak en çok endişelendiren durumlar şunlar: Ölüm riskinin olması, başka birilerinin bakımına muhtaç olmak durumu, beden görünüşünün bozulacağı düşüncesi ve ağrı, acı çekme korkusu.
Bunların hepsi, kişinin dünyadaki varoluşunu etkileyebilecek durumlar olduğundan kişiyi çok kaygılandırıyor. Bu kaygı sebebiyle birçok kişi kanser tanısını kabullenmekte zorlanıyor ve kanser hastası olduğuna inanamıyor.
Profesyonel Destek Gerekebilir
Eğer bir kanser hastası kendisini devamlı mutsuz hissediyorsa, yoğun bir isteksizlik içerindeyse ve eskiden zevk aldığı şeylerden artık zevk alamıyorsa bu, dikkate alınması gereken bir durumdur.
Kendini uzun süre mutsuz, kaygılı, karamsar, umutsuz, huzursuz veya öfkeli hisseden kanser hastaları mutlaka bir psikolog ya da psikiyatristten destek almalılar.
Aksi durumda, hasta psikolojisine girip hayata küsmek, tedaviyi de olumsuz bir şekilde etkileyebiliyor. Kanser hastasının kendini böyle bir duruma sokmaktan kaçınması gerekiyor. Gerektiği durumlarda psikolojik destek almak, hastanın böyle bir psikolojiye girmesini önlüyor.
Psikolojik destek almak, hastanın korku ve kaygılarını azaltarak yaşam kalitesini yükseltiyor dolayısıyla hastalığıyla daha iyi başa çıkabiliyor. Böylece hastanın ileride daha şiddetli bir psikolojik bozukluk yaşamasını da önlemiş oluyor.
Beden ve zihin birbiriyle sürekli iletişim halindedir. Psikolojinin olumlu olması, bedeni de olumlu bir şekilde etkiliyor. Örneğin, kendinizi mutsuz hissettiğiniz bir anda başınız ağrırsa, mutlu olduğunuz bir ana göre bu ağrıyı daha şiddetli hissedersiniz.
Olumlu düşünmek bağışıklık sisteminizi de olumlu bir şekilde etkiliyor. Ancak bu durum, 'kendimi hiç kötü hissetmemeliyim, kötü bir şey düşünmemem lazım' şekilde algılanmamalıdır. Herkesin kendini nedenli-nedensiz kötü hissettiği zamanlar olabilir.
Hiçbir insan sürekli çok mutlu, kaygısız, neşeli, enerjik vb. olamaz. Kanser hastalığının yukarıdaki özellikleriyle insana kendini kötü hissettirme olasılığı çok yüksek. Önemli olan kötü hissedilen zamanların mümkün olduğunca azaltılmaya çalışması.
Kanser hastaları doktorları tarafından farklı bir şekilde yönlendirilmedikçe, mümkün olduğunca hayatlarını eskiden olduğu gibi sürdürmeye ve hatta mümkünse hayatlarına yeni bir şeyler sokmaya çalışmalılar. Bu yenilik; yeni bir yerin görülmesi olabileceği gibi, yeni bir aktivite edinmek ya da yeni insanlar tanımak da olabilir.
Kanser hastalığı insanları sadece olumsuz yönde etkilemiyor. Kanser hastaları bu hastalıkla baş ederken, fark etmeseler de daha güçlü bir insan olmayı öğreniyorlar. Hatta tedavisi biten kanser hastaları, yaşamlarını eskisinden bile daha kaliteli ve zenginleşmiş bir şekilde sürdürebiliyorlar.
Kanser Destek Grupları
Acıbadem hastanelerinde tanı, tedavi ve bakım sürecinde hasta ve hasta yakınları ile yakın bir iletişim kuruluyor. Tedavi sürecinin başında; doktor, vaka yöneticisi hemşire ve kemoterapi hemşireleri tarafından hastalık hakkında eğitim veriliyor.
Hasta, psikolojik yardım talep ettiğinde uzman bir psikoloğa yönlendiriliyor. Ancak onkoloji hemşireleri tedavi sırasında hasta veya hasta yakınlarının ihtiyaçları olduğunu fark ettiğinde psikolojik destek almaları konusunda öneri de getirebiliyor. Hastaların psikolojik uyumu ve tedavi sonrası sosyal yaşama ve çevreye adaptasyonu için klinik psikolog rehberliğinde "Kanser Destek Grupları" oluşturuluyor.
Kanser tedavisi gören hastalar ve yakınları ile iletişim tedavi sonrasında da devam ediyor. Onkoloji hemşireleri, durumları hakkında bilgi almak için hasta ve hasta yakınlarını arıyorlar.
Hasta ve hasta yakınları ise 24 saat doktor ve hemşiresine ulaşabiliyor, böylece kendilerini güvende hissediyorlar. Güven üzerine kurulan bu iletişim, hasta ve hasta yakınlarıyla kanserin tüm sürecinde devam ettiriliyor.