Yazı İçeriği

Kronik yorgunluğu yaşam şeklinizi değiştirerek yenin

Ağrı da belirtilerden biri

Beslenmenizi yeniden düzenleyin

Egzersizden vazgeçmeyin

Uyku kalitesine dikkat edin

Çevrenizdekileri doğru seçin

Beden ve zihin dengesi için çalışın

İleri değerlendirmeyi ihmal etmeyin

Kurtarıcı tedaviler uygulanıyor

Bakteri dengesi önemli!

Kronik yorgunluğu yaşam şeklinizi değiştirerek yenin

Günümüzde yorgunluktan şikayet edenlere sıklıkla rastlanıyor. Erkeklerde de sıklıkla görülmekle birlikte, en çok 20-50 yaş arası kadınlar hekime başvuruyor. Enfeksiyon, kansızlık, hormon dengeleri, vitamin eksikliği, diyabet, romatizmal hastalıklar, ağır metal birikimi, kalp, böbrek ve karaciğer fonksiyonları değerlendirilip, pozitif bulgu tespit edilemeyen hastalar, sıklıkla depresyon ön tanısı ile psikiyatri uzmanına yönlendiriliyor. Ama yorgunluğun nedeninin her zaman ruhsal durumla ilişkili olmayabileceğine dikkat çeken Acıbadem Bodrum Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Ertürk, bu durumda kronik yorgunluk sendromundan söz edilmesi gerektiğini söylüyor: “Kronik yorgunluk sendromu farklı bulgulara yol açabiliyor. En sık; çabuk yorulma, konsantrasyon zayıflığı ve unutkanlık, baş ağrısı, ışık ve gürültüye karşı hassasiyet, boğaz ağrısı, hassas lenf nodları, yaygın kas ağrıları ile güçsüzlük, gezici eklem ağrıları, ateşlenme, uykusuzluk, kabızlık ya da şekilsiz dışkılama, kilo kaybı veya artışı ile gece terlemesine rastlanıyor.”


Ağrı da belirtilerden biri

Kronik yorgunluk sendromu, basit bir tanımla; altı aydan uzun süredir devam eden, yapılan tıbbi değerlendirmelerle açıklanamayan yorgunluk durumunu ifade ediyor. Mesleki, eğitim, sosyal veya kişisel aktivitelerde azalmaya neden olan, istirahat ile hafiflemeyen, tıbbi değerlendirmeler ile açıklanamayan, sürekli veya tekrarlayan halsizlik halinde tanı için dikkat edilmesi gereken farklı bulgular bulunduğunu belirten Dr. Ertürk, bunları şöyle sıralıyor:

➤ Yakın bellek veya konsantrasyon bozukluğu

➤ Boğaz ve kas ağrısı

➤ Boyun ve koltuk altında hassas lenf nodları

➤ Birden fazla eklemde ağrı, kızarıklık, şişlik

➤ Yeni başlayan, şiddetli baş ağrısı

➤ Dinlenmeden uyanma

➤ Egzersizden 24 saat sonra bile devam eden halsizlik

Beslenmenizi yeniden düzenleyin

Bu rahatsızlıktan muzdarip olan kişilerin tedavisi, tek bir şekilde yapılamadığından hastaya göre uygulanıyor. Yorgunluğa neden olabilecek tıbbi durumlar kontrol altına alındıktan sonra enflamasyonu azaltacak, antioksidan sistemleri güçlendirecek tedavi seçenekleri oluşturmak gerekiyor. Bunun için antienflamatuvar ve antioksidan beslenmenin önemine değinen Dr. Ertürk, “Herkes için geçerli ortak bir beslenme planı yok ancak yorgunluktan yakınanların; işlenmiş ürünlerden uzak durması, özellikle şeker, glüten (buğday, arpa, çavdar), kafein ve alkol tüketimini sınırlayıp, kızartma ya da kavurma gibi pişirme yöntemlerinden vazgeçerek sofrasında rengarenk tabaklara yer açması gerekiyor. Ayrıca haftada iki-üç kez balık tüketmek, kırmızı eti sınırlamak, yeteri kadar su içmek, masadan doymadan kalkmak da önem taşıyor” diyor.

Egzersizden vazgeçmeyin

Sağlıklı bir yaşam için egzersizin önemi yadsınamaz. Bu kural, kronik yorgunluk sendromu için de geçerli! Dr. Ertürk; gün ışığında, açık havada yapılan tempolu yürüyüşün halsizliği azaltırken, fonksiyonel kapasiteyi arttırdığını belirterek, “Stres hormonlarını arttıracak düzeyde, yüksek yoğunlukta salon egzersizleri yorgunluğa iyi gelmiyor. Dolayısıyla kendi sınırlarınız içinde yapacağınız özellikle çigong, taiçi, yoga ve pilates gibi stres düzeyi ile vücuttaki enflamasyonu azaltan çalışmaların yorgunluğu azalttığını unutmamak gerekiyor” diyor.

Uyku kalitesine dikkat edin

Fiziksel tamir, büyüme, gelişme, bellek fonksiyonları, duygusal ve zihinsel temizlenme için kaliteli uyku büyük önem taşıyor. Çünkü yetersiz uyku, vücutta stres hormonları ile enflamasyonu arttırıyor. Yetişkinlerin günlük ortalama yedi-dokuz saat kaliteli uykuya ihtiyaç duyduğunun altını çizen Dr. Ertürk, şu bilgileri veriyor: “Kişinin günlük uyku süresi kadar derin uyku (N3) ve rüya (REM) evrelerinde yeterince vakit geçirmesi de önemli. Her gün ortalama sekiz saat uyumasına rağmen sabahları yorgun uyanan kişilerin ise uyku sağlığı konusunda bir uzmana başvurması gerekiyor

Çevrenizdekileri doğru seçin

Sağlıklı ve uzun yaşam üzerine en etkili faktörlerden biri de olumlu sosyal ilişki. Kişinin kendini yanında rahat ve mutlu hissettiği, pozitif enerji yayan arkadaşlarıyla daha çok vakit geçirmesi, onlarla birlikte gülmesi ve hatta sarılması önem taşıyor.

Beden ve zihin dengesi için çalışın

İnsan beyni; tıpkı bir öngörü makinası gibi çalışıp kişiyi tehlikelerden korumaya çalışırken, günde 70 binden fazla düşünce üretiyor. Bu da oldukça yorucu bir durum! Dolayısıyla dünü ve yarını bırakıp, anda kalmak, yargılamadan bu anın farkında olmak gerekiyor. Dr. Ertürk, bu dinginliği yakalamak için nefes, meditasyon ve bilinçli farkındalık çalışmaları yapılmasını öneriyor.

İleri değerlendirmeyi ihmal etmeyin

Yapılan ilk tıbbi değerlendirmelerle neden bulunamaz; buna ek olarak kişi doğal beslenip, egzersiz yapıp, kaliteli uyuyup, stresi yönetmeye çalışıp yine de yorgunluktan kurtulamıyorsa bir üst basamak değerlendirmelere gerek duyulabiliyor. Böyle bir durumda; adrenal yorgunluk, oksidatif stres düzeyi, SIBO (ince bağırsakta bakteri çoğalması), disbiyozis, geçirgen bağırsak sendromu, metilasyon döngüsü ve mitokondriyal bozukluklar araştırılıyor.

Kurtarıcı tedaviler uygulanıyor

Dr. Halil Ertürk, kronik yorgunluk sendromuyla mücadelede antioksidan ve antienflamatuar özellikleri nedeniyle uygulanan tedaviler bulunduğunu belirterek, şu bilgileri veriyor:

- Ozon terapi: Antioksidan sistemleri, doku oksijenlenmesini ve hücresel enerji üretimini arttırıp, enflamasyon ve oksidatif stresi azaltıyor.

- Vitamin C serumu: Antioksidan, antienflamatuar ve nörolojik kofaktör aktiviteleri bulunuyor.

- Glutatyon serumu: Vücuttaki majör antioksidan olarak tanımlanıyor.

Bakteri dengesi önemli!

Bağırsaklarda yaşayan trilyonlarca bakterinin; sindirim, vitamin sentezi, bağışıklık sistemi, enerji dengesi ve duygu durumu gibi birçok konu üzerinde etkisi var. İlaçlar, toksinler, sağlıksız beslenme, gıda duyarlılıkları veya stres gibi etkilere bağlı olarak bu bakteri dengesinin bozulması yani disbiyozis; bağırsak geçirgenliğinin artmasına, bağışıklık sisteminin bozulmasına, bağırsaktaki toksinlerin kana geçmesine, sindirim bozukluğuna, bütün vücutta enflamasyon ve oksidatif stresi arttırarak metabolik fonksiyonların bozulmasına yol açıyor. Ağızdan alındığında bize fayda sağlayan bakteriler olan probiyotikleri doğal yollardan almak için boza, tarhana, turşu, şalgam, zeytin ve yoğurt gibi doğal gıdaları beslenmenize eklemeniz gerekiyor. Bu faydalı bakterilerin bağırsağa yerleşip çoğalabilmesi için beslenmenin de düzenlenmesi şart.