Kene ısımasından güneş çarpmasına tatilde dikkat etmeniz gerekenler
Tatil günleri dinlenmek, arınmak, kafamızı rahatlatmak istediğimiz özel günledir. İş hayatından, büyük şehirlerin karmaşık hayatından bir süreliğine de olsa uzaklaşmak hepimizi dinlendirir. Fakat yapacağınız farklı tür tatillerde sizleri, dinlenme ve eğlenme günlerinizi sıkıntılı hale getirebilecek farklı sorunlar bekliyor olabilir.
Güneşten korunun
Sağlığımızın dostu güneş, dikkatli davranılmadığında kurutur ve yakar! Ultraviyole A ve ultraviyole B ışınları cildin D vitamini sentezini sağlayıp bağışıklık düzeyini artırıyor, ancak ışınlar dik geldiğinde bambaşka sonuçlar yaratıyor. Siz bronzlaşıyorum diye sevinirken pek çok soruna davetiye çıkarmış oluyorsunuz. Güneş yanıkları, yanık sonrası soyulmalar, genel cilt kuruluğu ve dudak kuruluğu güneşin yol açtığı kısa vadeli sorunların başında geliyor. Ama uzun vadeli sorunlar da oluşabiliyor. Bunlar arasında ultraviyole ışınlar nedeniyle oluşan lekeler, derinin hacim kaybetmesi, kırışması gibi belirtilerle kendini belli eden deri yaşlanması, kanser öncülü ve kanser lezyonlarının gelişimini tetikleyebiliyor. Saçlar da güneşin etkilerinden kaçamayanlardan… Yoğun güneş, saçlarda kuruma, yıpranma ve saç şaftında çatlamalara yol açıyor.
Peki güneşin zararlı etkilerinden korunmak için ne yapmalı? Güneş ışınlarının en dik düştüğü öğle saatlerinde doğrudan güneşle temas etmekten kaçınılması gerekiyor. 11.00 – 16.00 saatleri arasında kapalı ortamlarda ya da şemsiye altında kalmaya özen gösterin. Gölgenin sizi koruyacağı duygusuna kapılmayın, kapalı ortamlarda bile yüksek koruma faktörlü bir güneş kremi kullanın. Güneş kremlerinin yaklaşık 3-4 saatlik periyotlarla uygulanması, terleme, yüzme sonrası tekrar kullanılması çok önemli. Ayrıca cildinizi nemli tutacak kremler kullanın. Saçlarınıza besleyici maske yapın. Uçuk ve güneş yanığı için mutlaka doktorunuzun önereceği ilaçları kullanın.
Denizdeki riskler
Deniz tatili yapanların mutlaka denizden gelen riskleri göz önüne almaları gerekiyor. Zira yüzdüğünüz sular, temas ettiğinizde alerjik reaksiyon ya da enfeksiyona yol açan deniz anası, deniz kestanesi gibi canlıları da barındırıyor. Ayrıca bastığınızda yaralanmanıza neden olabilecek taş, kaya, bitki ya da atıklar bulunabiliyor. Bu risklerden biri gerçekleştiğinde merhem ya da steroidli, çinkolu kremlerle ilk yardım niteliğindeki ilk müdahaleyi yapın, ancak doktorunuza danışmadan farklı ilaç kullanmayın.
Kumlarda saklı parazitler…
Sıcak bölge kumsalları pek çok çeşit mantar türüne ve parazite ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle havlu sermeden, kumla temas edecek şekilde kumlara yatmamaya ve çıplak ayakla dolaşmamaya özen gösterin. Ciltte kaşıntılı, giderek büyüyen, kepekli, yuvarlak bir kızarıklık ya da bir döküntü görüldüğünde bir dermatoloji hekimine başvurun.
Ormanda gezerken…
Mavi ile yeşilin buluştuğu yerlerde ya da deniz tatiline alternatif olarak ormanlık alanlarda tatil yapanlar için de bazı tehlikeler söz konusu olabiliyor. Bu tür alanlarda bulunan, her biri değişik ve karakteristik özelliklere sahip olan bitkilerin bazıları insan vücudunda ciddi alerjik ya da toksik etkiler yaratabiliyor. Örneğin ısırgan otu, zehirli sarmaşık gibi bitkilerle temas edildiğinde kaşıntı ve kabarıklık oluşuyor. Kontakt alerji olarak adlandırılan bu döküntüler kendiliğinden yarım saat kadar bir süre içinde geçiyor. Bu tür semptomları hemen rahatlatmak için mentollü ya da pudralı losyonlar kullanmak mümkün. İncir, lime, havuç yaprağı, kereviz gibi bitkilerin yaprakları teması sonrası ise güneşle tetiklenen kabarcıklar oluşabiliyor. Bu semptomlar da steroidli kremler ile 1-2 hafta içinde iyileşebiliyor. Lezyon sonrası leke kalmaması için güneş koruyucu kullanmak faydalı oluyor. Ormanda bitkilerden kaynaklanan sorunlardan bir diğeri ise, dikenler. Batan dikenler çıkartılmazsa yabancı cisim reaksiyonları görülebiliyor. Batık alanında ağrılı, akıntılı, kızarık beze oluşması halinde doktora başvurulması gerekiyor.
Kene tehlikesi devam ediyor
Ormanlık alanlarda bir başka tehlike de haşerat. Özellikle keneye dikkat edilmeli. O nedenle bölgede gezerken tüm vücut bölgenizi sık sık dikkatle gözden geçirin ve asla kendiniz çıkarmaya çalışmayın. Yapacağınız en doğru davranış, en yakın sağlık merkezine gitmek olmalı. Bir sağlık görevlisi ya da doktor tarafından çıkartılan kenenin, taşıdığı riskler açısından incelemeye gitmesi de önemli.
Zehirsiz böcek ve sinek ısırıklarında ise tekli ya da birbirine komşu çok sayıda kırmızı kabarıklıklar ve şiddetli kaşıntı olabiliyor. Bazı ısırıklarda ise kanamalı olacak şekilde morluklar görülebiliyor. Bu kabarcıklar oluştuğunda, genel olarak mentollü ve steroidli losyonlar kullanın. Yaklaşık 1 hafta içinde iyileşme sağlanabilse de siz işinizi sağlama alın; ısırıklara karşı böceksavar losyonlar ve spreyler kullanın.
Tropikal bölgelere gidecekseniz…
Tropikal bölgelerde oluşabilecek en önemli durum alerjik sorunlardır. Özellikle tropikal deniz ürünleri, baharatlar, meyveler ve kuruyemişlere bağlı alerjiler sık görülüyor.
Bilinen bir alerji öyküsü olmayan kişilerde herhangi bir besin tüketimi sonrası kaşıntı, nefes darlığı, dudakta ve dilde sızlama ve kaşınma hissi, ödem oluşması gibi durumlarda hastaneye başvurmak gerekiyor. Nefes darlığı ve dudakta, gözlerde şişme eşlik eden tablolar hayati önem taşıyor. Bunların eşlik etmediği deri kaşıntısı ve döküntüsü olan durumlarda anti-alerjik bir tedavi ve alerjen temasından kaçınma ile iyileşme görülüyor. Hem bedeni hem ruhu rahatlamak için yapılan tropikal masajlar sırasında kullanılan aromatik yağların yapabileceği alerjiler de söz konusu olabiliyor. Birkaç gün içerisinde kaşıntı ve kırmızı döküntüler görülmesi halinde yine steroidli kremler ve antihistaminik tabletler ile iyileşme sağlanabiliyor.
Tropikal ve subtropikal bölgelere seyahat edenlerin ise dikkat etmesi gereken bir başka nokta da "okyanus yüzücüsü dermatozu”. Milimetrik küçük parazitlere bağlı olarak gelişen bu döküntü, mayo altında kalan deri bölgelerinde küçük kırmızı kaşıntılı noktacıklar halinde kendini gösteriyor. Orta şiddetli bir steoidli krem ve yatıştırıcı özellikteki pudralı veya mentollü losyonlar ile 1-2 hafta içinde iyileşme gözleniyor.