Sinirsel Kaşıntı Nedir?
Sinirsel kaşıntı hem nöropatik hem de psikolojik kaşıntıları kapsayan bir tanımlamadır. Sinir ağları vücudun tamamında sistemli bir şekilde yerleşmiştir. Bu ağların hem beyinle hem de birbirleri ile iletişimi mevcuttur. Sinir sistemi ya da beyinde ortaya çıkabilecek herhangi bir problem vücutta birçok noktayı etkilediği gibi deriyi/cildi de etkileyebilmekte ve kaşıntı ortaya çıkmaktadır. Bu, nöropatik pruritustur.
Beyni etkileyen kimyasal süreçlerin cilt altında yer alan sinir ağlarına etki etmesi, yansıması ile ortaya çıkan kaşıntı ise psikojenik kaşıntı olarak ifade edilmektedir. Psikodermatolojinin kurucularından Hollandalı psikiyatrist Herman Musaph, 1967’de ilk kez psikojenik pruritus terimini ileri sürmüştür. Psikojenik pruritus, organik nedenlerle açıklanmayan, psikolojik etkenlerle tetiklenen ya da şiddeti artan ve devamlılık kazanan kaşıntı türü olarak tanımlanmaktadır. Saf psikolojik veya saf psikiyatrik kaşıntılardır. 6 haftadan uzun süren kaşıntılar kronik pruritus, daha kısa süreli olanlar ise akut pruritus olarak tanımlanmaktadır. Stresli yaşam olayları, travmalar, obsesif kompulsif bozukluk (OKB), depresyon, anksiyete bozukluğu, somatoform bozukluklarda gözlemlenen kaşıntı psikojenik pruritustur.
Sinirsel Kaşıntı Nasıl Olur?
Vücudun herhangi bir bölgesinde, bazen de genele yaygın bir kaşıntı hissi ortaya çıkar. Yakın dönemde yaşanan stresli olaylar, travmalar, öfke ya da üzüntü gibi negatif duyguların aşırı bastırılması, aynı zamanda bu duyguların ifade edilmemesi/edilememesi, gereğinden fazla özverili, “hayır” diyemeyen, kendini feda etme şeması baskın yapıda olmak psikojenik kaşıntı yaşayan bireylerde en çok gözlemlenen özellik ve deneyimlerdir. Kaşıntı hissi özellikle stresörlerle yüzleşme dönemlerinde, stres seviyesini yükseltecek anlarda daha çok görülmektedir.
Sinirsel Kaşıntı Belirtileri
- Hiçbir tıbbi açıklama bulunamayan kaşıntı (kişinin kaşıntılarıyla alakalı gittiği muayenelerde bu kaşıntıları açıklayacak hiçbir fiziksel problem bulunamaz).
- Duygudurumundaki değişimlere bağlı olarak şiddeti değişen kaşıntı hissi (stresli anlarda, kötü bir haber aldığında, can sıkıcı olay, durum, konuşmalar içerisindeyken, engellenme duygusunu hissettiği trafik, asansör, alışveriş merkezi gibi kalabalık ortamlarda kişinin kaşıntısı fark edilir ölçüde artar).
- Özellikle kaşınma anlarında artan ağrı hissi (ağırlıklı olarak nöropatik kaşıntıda görülmekle beraber psikolojik kaşıntıda da kaşındık ve kaşıdıkça, o bölgede hafif bir ağrı gözlemlenir).
- Kaşınan bölgede yanma, uyuşukluk, elektriklenme (ağırlıklı olarak nöropatik kaşıntıda görülmekle beraber psikojenik kaşıntıda da kaşıntı bölgesinde bu tip duyumlar tarif edilir).
- Uyku sırasında kaşıntı (çoğu zaman kişiyi uykusundan uyandıran, tekrar dalmada güçlüklere ve uyku hijyeninde ciddi bozulma ve sorunlara yol açan kaşıntı hissi).
Sinirsel Kaşıntı Sebepleri Nelerdir?
Nöropatik kaşıntıya nöropatik ağrılar, inme, vitamin düzeylerindeki eksiklikler, beyin veya omurilikteki tümörler ve multiple skleroz hastalığı (MS) sebep olabilirken, psikojenik kaşıntıya obsesif kompulsif bozukluk (OKB), depresyon, somotaform bozukluklar sebep olmaktadır. Obsesif kompulsif bozukluğu olan bireyler tekrar eden rahatsız edici düşüncelerle (obsesyonlar) baş etmek adına, tekrarlayıcı davranışlar (kompulsiyonlar) geliştirirler. Kaşıntı bu kompulsiyonlardan biri olarak ortaya çıkabilmektedir.
Depresyonda nadir olarak da olsa kaşıntı gözlemlenmektedir. Depresyon uzun süreli ve belirgin bir şekilde kişinin yaşam ve işlevselliğini etkileyen üzgünlük hali olarak tanımlanmaktadır. Depresif bireylerin serotonin düzeyleri ciddi ölçüde düşmekte ve kaşıntı aslında hafif ölçüde yarattığı ağrı duyumu ile serotonin salınımını artırmaktadır. Somatoform bozukluklar olarak adlandırdığımız, kişide organik hiçbir gerekçe yokken ortaya çıkan ve kişiyi rahatsız eden sağlık sorunu olarak adlandırdıkları durumlar arasında kaşıntı çok sık karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda kişinin kendi duygularını ifade edememesi olarak tanımlanan aleksitimi durumu psikojenik pruritus ile büyük ölçüde ilişkilidir.
Gece Vücutta Kaşıntı Neden Olur?
Nocturnal pruritus olarak tanımlanan gece kaşıntısı, gece vücut ısısının düzenlenmesi sırasında meydana gelen sıvı regülasyonu ve bariyer fonksiyonlarındaki değişikliklerle ortaya çıkan bir kaşıntı türüdür. Cildin sıvı kaybının en yoğun olduğu kısım gece olduğundan gece kaşıntısı ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda psikolojik kaşıntıda da geceleri yoğun bir artış gözlemlenmektedir.
Psikolojik iyilik halimizi etkileyen her türlü durumun bilinçaltı yansımalarını uyku sürecinde yaşarız. Travmatik yaşantılar sonrası ya da stresli dönemler içerisinde nasıl rüyalarımızın içeriği değişiyor, stresi orada da yaşıyor ve ifade ediyorsak kaşıntıyı da aynı şekilde değerlendirebiliriz. Psikolojik kaşıntıyı gece uykuda yoğun bir şekilde hissedebiliriz.
Strese Bağlı Kaşıntıya Ne İyi Gelir?
Psikojenik kaşıntının temelinde yatan durumun keşfedilmesi bu noktada çok önemlidir. Kişi travmatik bir dönemden mi geçmekte, depresyonda mı, obsesif kompulsif bozukluk ya da somatoform bozukluk var mı, duygularını nasıl ve ne kadar ifade edebiliyor, kendini ne kadar önceliklendirebiliyor? Bunlar gibi daha birçok nokta değerlendirdikten sonra uygun tedavi ve terapi planı oluşturulmaktadır. Bilişsel davranışçı terapide kişinin yaşadığı durumlara dair düşünce ve davranışları üzerinde çalışılarak bedensel yakınmalar yaşadığı anlar için davranışçı çalışmalar yapılmakta ve ödevler verilmektedir. Aynı zamanda antidepresanlar ve gerekli durumlarda kullanılacak diğer ilaç ve kremlerle beraber kişinin rahatlaması hedeflenmektedir.
Sinirsel Kaşıntı Tedavisi Nasıldır?
Öncelikli olarak kaşıntının fiziksel bir probleme mi bağlı, nöropatik pruritus ya da psikojenik pruritus mu olduğu tespit edilmelidir. Eğer sinirsel kaşıntıysa ağırlıklı olarak nörostimülasyon teknikleri, BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi), Anestezik kremler, antidepresanlar tedavide kullanılan yöntemlerdir. Bazen bunlar tek başına yeterli olabilirken bazen kombin tedaviler uygulanmaktadır.
Psikolojik pruritusta aleksitimi (kişinin kendi duygularını ifade edememesi) çok belirgindir. Özellikle öfke, gücenme, agresyon, sevgi ve ilgi gereksinimi ifade edilemeyen duygularda öne çıkmaktadır. Duygular ifade edilemedikçe ve edilemeyen duygular arttıkça kaşıntı da artmaktadır. Terapide tüm bu çatışmalar çalışılır, kişi duygularını sözcükleri ile ifade etmeyi öğrenir. Bu davranış yerleştikçe kaşıntıda azalma gözlemlenir. Depresyonda olan bireylerde ortaya çıkan değersizlik, yetersizlik duyguları ile de benzer şekilde çalışılarak ifade etme arttırılır. Antidepresanlar ile de serotonin salınımı sağlanarak kişinin kaşıntıdan uzaklaşması hedeflenir.