Yazı İçeriği

Obezite cerrahisi sonrasında bunlara dikkat!

Obezite teşhisi nasıl konulur?

Obezite neden olur?

Cerrahisiz obezite tedavisi

Kimler obezite cerrahisi için uygundur?

Tüp mide ve gastrik bypass yöntemleri

Obezite cerrahisi tehlikeli midir?

Obezite cerrahisi sonrası

Obezite ve diyabet arasındaki ilişki

Obez insanların yaşayabileceği olası sağlık sorunları

Obezite cerrahisi sonrasında bunlara dikkat!

Obezite, en basit anlatımıyla insan vücudunda enerji deposu olarak kullanılan yağ dokusu miktarının, ihtiyacın çok üzerinde artması durumudur.


Obezite teşhisi nasıl konulur?

Rakamsal değerlendirmede en sık “Vücut Kitle İndeksi – Body Mass Index” (VKİ / BMI) ölçütü kullanılır. Toplam ağırlığın kilogram cinsinden boyun metre cinsinden karesine bölünmesi (kg/m2) ile hesaplanır. VKİ 30 ve üzerindeki değerler obezite olarak sınıflandırılır. VKİ 40 ve üzerindeki değerler başka bir rahatsızlığı olmasa dahi kişinin yaşamını tehdit eden “morbid obezite” kavramıyla ifade edilir. Ülkemizde yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 3’ünün morbid obez olduğu değerlendirilmektedir.

Obezite neden olur?

Vücudumuzun enerji tüketimi yediklerimizin enerji miktarının altında kalırsa kilo artışı meydana gelir. Şeker tüketimi arttıkça insülin salgısı uyarılır ve yemek yenildikten 1-2 saat sonra tekrar açlık hissi oluşur. Buna paralel olarak tokluk merkezi baskılanır ve açlık uyarısı süreklilik kazanır. Bir noktadan sonra kişi yemek yeme isteğini kontrol edemez hale gelir, giderek artan miktarlarda yemek yemeye başlar ve fazla enerji vücutta yağ kitlesi olarak depolanarak bir kısır döngü oluşur.

Cerrahisiz obezite tedavisi

Öncelikle yenilen yemek miktarının vücudun ihtiyaçları oranında azaltılması gereklidir. Yağ emilimini azaltan, iştahı baskılayan çeşitli ilaçlar mevcuttur. Bu yöntemler uzun dönemde uyum problemi yaratır. Kilo verme iradesini gösteren kişi somut sonuçlar görerek motive olmak ister, ancak ameliyatsız yöntemlerle fazla kilonun verilebilmesi için uzun süre geçmelidir. Araya giren moral bozuklukları, günlük hayatın stresleri gibi etkenler başlangıçta elde edilen kazanımların kaybedilmesine ve verilen kilolardan daha fazlasının alınmasına yol açabilir. Ancak, yeme alışkanlıklarının obezite gelişimindeki rolü yadsınamaz. Kalıcı kilo kaybı elde edilebilmesi için kişinin yeme düzenlerinin kalıcı olarak değişmesi ve devam ettirilmesi çok önemlidir.

Kimler obezite cerrahisi için uygundur?

Morbid obezite, kilo fazlasının kritik sınırın üzerinde olduğu kişileri tanımlamak için kullanılır. VKİ 40 ve üzerinde ise, ya da VKİ 35 ve üzerinde ve eşlik eden kalp, diyabet (şeker hastalığı), uyku-apne sendromu gibi ek hastalıklar mevcut ise obezitenin tedavisinde cerrahi gündeme gelir. Amaç hastanın hızlı ve etkin kilo vermesinin sağlanması ve kritik eşikten en az hasarla geri dönülmesinin sağlanmasıdır. Kuşkusuz bu kriterleri karşılayan hastaların bir bölümü obezite cerrahisi dışı yöntemler ile kilo verebilirler ancak bu tedavi daha uzun zaman alır ve obebzite cerrahisine kıyasla daha az oranda başarılı olmaktadır. Öte yandan kritik sınır kabul ettiğimiz değerlerin üzerinde kilo fazlası olanlarda obezite kişinin hayatını tehdit eder bir hal almakta, yaşam süresini kısaltabilecek ek hastalıkların gelişimine zemin hazırlamakta ve hayat kalitesini ileri derecede olumsuz etkilemektedir.

Tüp mide ve gastrik bypass yöntemleri

Obezite cerrahisinde en sık tüp mide ve gastrik bypass yöntemleri uygulanmaktadır. Tüp mide cerrahisinde midenin açlık merkezini de içeren yaklaşık beşte dörtlük bölümü çıkarılır. Sindirim sisteminin devamlılığını etkileyen bir değişiklik yapılmaz. Vitamin ve mineral eksiklikleri az görülür. Temel hedef hastanın toplam alacağı kalori miktarının fiziksel olarak kısıtlanmasıdır. Açlık uyarısını üreten merkez çıkarıldığı ve toplam mide hacmi küçüldüğü için vücut metabolizması tersine dönerken fazladan depolanmış yağları yakmaya yönelir ve etkin bir kilo verme gerçekleşir.

Gastrik bypass cerrahisinde ise midenin üst bölümünde küçük bir cep oluşturularak geri kalan mide kitlesiyle ilişkisi kesilir ve ince bağırsaklar bu cebe bağlanarak yeni bir yol oluşturulur. Hastanın sindirim sisteminde kısalma ve mide hacminde küçülme meydana gelir. Düzenli demir ve vitamin takviyesi gerekir. Etkin ve kalıcı bir kilo verme gerçekleşir. Uzun dönemde sıvı kaybına bağlı böbrek ve safra kesesi taşları oluşabilir.

Obezite cerrahisi tehlikeli midir?

Her cerrahi operasyonda olduğu gibi obezite cerrahisinde de belli riskler söz konusudur. Obezite tek başına yara iyileşmesini geciktiren büyük bir etkendir. Benzer şekilde obez hastalarda kalp ve akciğer hastalıkları da sıklıkla eşlik etmekte ve anestezi açısından riski artırmaktadır.

Cerrahi tedavi gerektiren boyutta obezitenin kişinin hayatını doğrudan ve tek başına riske soktuğu dikkate alınmalıdır. Obezitenin ciddi bir hastalık olduğu bilinmelidir. Cerrahinin riskleri kişinin “morbid obezite” hastalığının yüklediği risklerin hayatına etkisi dikkate alındığında göze alınabilir boyutlardadır. Obezite tedavisini ağırlıklı olarak estetik kaygılarla isteyenlerle cerrahi gereksinimleri ve sağlık riskleri ayrıntılı bir şekilde konuşularak değerlendirilmelidir. İleri seviyede obezite (VKİ >35 ve yandaş hastalıklar; VKİ >40), etkin tedavi edilmediği takdirde tehlikeli bir hastalıktır.

Obezite cerrahisi sonrası

Obezite cerrahisi sonrasında tekniğe bağlı olarak ortalama 2-4 gün arası hastanede kalınır. Dikiş hatlarının iyileştiğinden emin olunmasını takiben ağızdan sıvı beslenmeye geçilir. Obezite cerrahisi yüksek oranda kapalı (laparoskopik) tekniklerle yapıldığından ağrı ilaçlarla tolere edilebilir düzeydedir. Ortalama 10 gün sonra cilt dikişleri alınabilir.

Obezite cerrahisi sonrası ilk bir ay boyunca yumuşak, hazmı kolay besinlerin tüketilmesi gerekir. Mide hacmi küçüldüğünden ve açlık merkezi devre dışı bırakıldığından az miktarda gıda alınmasıyla tokluk hissi elde edilecektir. Yemeklerin içerikleri mutlaka bir diyetisyen kontrolünde ve önerilere sıkı sıkıya uyularak düzenlenmelidir.

Obezite tedavisini iki aşamada düşünebiliriz. İlk hedef hastalığın durdurulması ve geriye döndürülmesidir. Ameliyat bu süreçte etkin ve yararlıdır. İkinci aşamada ise hastalığı ortaya çıkaran hatalı beslenme içeriklerinin ve düzeninin düzeltilmesi gelmektedir. Bu aşamayı etkin bir şekilde uygulamayı başaran hastalarda kalıcı bir kilo kaybı sağlanabilir.

Obezite ve diyabet arasındaki ilişki

Obez hastalarda gelişen diyabeti pratik olarak pankreasın aşırı yorulması olarak düşünebiliriz. Özellikle şeker (karbonhidrat) içeren yemekler pankreasın yüksek miktarda insülin üreterek salgılamasına, bu durum sık yemek yemeye neden olmaktadır. Bu durum pankreasın kapasitesini aştığında salgılanan insülin miktarı kan şekerini dengelemekte yetersiz kalır ve diyabet (şeker hastalığı) oluşur.

Ameliyat ile birlikte etkin ve kalıcı olarak yemek içerikleri azaltıldığında pankreasın yükü de azalacaktır. Pankreasın insülin salgılama kapasitesi yemeklerle alınan önceye kıyasla az miktarda gıdaların kan şekerine olan etkilerini dengelemeye başladığında diyabet kontrol altına alınacak, ilaç düzeyi azalacak hatta bir süre sonra ilaç kullanımı gerekmeyebilecektir.

Obez insanların yaşayabileceği olası sağlık sorunları

Fazla kilolar vücutta bir metabolik yüke neden olmaktadır. Dolaşım sistemi daha yüksek oranda kan pompalamaya çalışmakta, bu kalp üzerinde baskı oluşturmaktadır. Akciğer kapasitesi oksijen değişiminde yetersiz kalabilmekte ve akciğer sorunları gelişmektedir. Dil kökünün büyümesine bağlı bası nedeniyle uyurken hava açlığı oluşmakta ve uyku-apne sendromu ortaya çıkmaktadır. Ağırlık artışı nedeniyle dizler ve bel bölgesinde eklemlere aşırı yük binmekte ve eklem hasarları oluşmaktadır. Kişi her ne kadar kendiyle barışık bir yaşam sürdürse de toplum içinde zaman zaman dışlanma hissi yaşayabilmekte ve bu durum depresyon tablolarına neden olabilmektedir.