Kanser tedavisinde yeni dönem
Dünyada ve Türkiye’de yaşam kayıplarının ikinci nedeni… Üstelik en sık görülen hastalıklardan biri. Kulağa korkutucu gelse de bugün tıp teknolojisinde yaşanan gelişmelerle kanser tedavi edilebilen bir hastalık. Erken teşhis edildiğinde daha hızlı sonuçlar verebilen kanser, her yıl yaklaşık 15 milyon kişide görülüyor. Türkiye’de de bir yılda yaklaşık 160 bin kişi kanser tanısı alıyor. Her yıl bu sayılar yükseliyor ama kanser riskini düşürmek mümkün olabiliyor. Tütün ve alkol kullanmamak, ultraviyole ışınlarından ve radyasyondan korunmak, Hepatit B ve C, HIV, insan papilloma virüsü ve helikobakter pilori gibi enfeksiyonlara karşı tedbirli olmak, sağlıklı beslenmek ve egzersiz yapmak kanserden korunmak için alınabilecek tedbirler. Bugün yaşanan gelişmelerle birlikte kanserle mücadele de kolaylaşıyor.
Kanser tedavisinde artık hedefe yönelik ilaçlar kullanılıyor
Multidisipliner, yani birçok bilim dalının bir arada tedaviye katıldığı kanser tedavisinde kemoterapi, tedavinin lokomotiflerinden birini oluşturuyor. Bugün birçok kanser türünde yaşanan heyecan verici gelişmeler sayesinde beş yıllık sağ kalım oranlarında ilerleme ve yaşam süresinde de anlamlı uzama görülüyor. Kişi odaklı yaklaşımla kanseri kronik bir hastalık haline getirerek tedavi etmek amaçlanırken, her geçen gün umut veren ilerlemeler yaşanıyor. Kanser artık daha iyi tanınıyor ve daha etkin şekilde hedeflenebiliyor. Yan etkiler konusunda bilgiler arttıkça da kişiler açısından hayat daha yaşanabilir bir hal alıyor. Son zamanlarda kanser tedavisinde klasik kemoterapiye yardımcı veya alternatif olarak akılcı (hedefe yönelik) ilaçlar ve immünoterapi daha fazla yer almaya başlıyor. Klasik kemoterapi ilaçlarının seçici olmaması ve uzun dönemde kişilerde bu ilaçlara karşı direnç gelişmesi yaşanan en önemli sıkıntılardandı. Ancak, son on yılın en önemli gelişmesi olarak tanımlanabilen hedefe yönelik ilaçlarla yan etkiler oldukça azalıyor, tedavideki başarı artıyor ve kişilerin yaşam süresi uzuyor. Hedefe yönelik ilaçlar bugün meme, bağırsak, renal hücreli (böbrek) kanserler başta olmak üzere birçok kanser türünde başarıyla uygulanıyor.
İmmünoterapi birçok kanserde standart tedavi haline geldi
Kişinin bağışıklık sisteminin aktive edilerek kanserli hücrelerle mücadele etmesi temeline dayanılarak geliştirilen immünoterapi son yılların en önemli gelişmelerinden biri olarak gösteriliyor. Uzun yıllardır teoride duran immünoterapi, günümüzde birçok kanserin standart tedavisinde kullanılıyor. Vücudumuzda her gün değişik yerlerde tümör hücreleri oluşabiliyor. Bağışıklık sistemimiz bu tümör hücrelerini yok ederek kanser gelişimini önlüyor. Ancak tümör hücreleri bağışıklık sisteminde kendilerini tanıyacak mekanizmaları devre dışı bırakarak veya tümör hücresi kendisi üzerindeki farklılığını gösteren yapıları gizleyerek bağışıklık sisteminden kaçabiliyor. Böylelikle, tümör hücreleri yabancı olarak algılanmayıp vücutta serbestçe yaşamaya ve dolaşmaya başladıklarında kanser ortaya çıkıyor. Bu noktadan yola çıkarak bağışıklık sistemindeki bozukluğun düzeltilmesine yönelik çalışmalar başlamıştır.
İleri evre kanserlerde daha az yan etki
İlk olarak 2011 yılında melanomda immünoterapi onaylandı ve bu alandaki çalışmalar hız kazandı. 2016 yılında immünoterapi akciğer, böbrek, mesane ve baş boyun kanserleri ile Hodgkin Lenfoma’nın ileri evreleri için onaylanmıştır. Bu ilaçların birçok hastalığın tedavisindeki denemeleri gün geçtikçe artıyor. İmmünoterapi, özellikle ileri evre kanser hastalığında yan etkileri daha az olan bir tedavi seçeneği sunuyor ve daha uzun yaşam sağlıyor. İmmünoterapide en sık karşılaşılan yan etkiler; yorgunluk, iştah azalması, döküntü ve kaşıntıdır. Daha az sıklıkta akciğer, bağırsaklar, karaciğer, böbrekler ve hormon üreten organlar üzerinde yan etkiler görülebiliyor. Ancak immünoterapinin kanser tedavisinde kullanımı henüz başlangıç aşamasında ve çalışmalar hala devam ediyor.
Erken tanı ile kanserde tedavi başarısı yüzde 90’a çıkabiliyor
Kanseri tedavi edebilecek yeni yaklaşımların yanında koruyucu tedaviler ve erken tanı olanakları çok daha büyük anlam kazandı. Erken tanı almış kanserde başarılı bir sonuç elde edilebiliyor ve kanser kronik bir hastalık gibi tedavi edilebiliyor. Tarama ile bazı kanserlerin oluşumu da önlenebiliyor. Erken tanı ile bazı kanserlerdeki tedavide başarı şansı yüzde 90’ın üzerine çıkabiliyor. Meme, rahim ağzı, kalın bağırsak ve prostat kanserleri için tarama yapılmakla birlikte diğer kanserlerde standart bir tarama yöntemi ne yazık ki henüz bulunmuyor. Sık görülen ve geç belirti veren kanser türlerinin erken tanısı için ‘likit biyopsi’ ümit verici olabiliyor.