Yazı İçeriği

Kan Bağışının Vücut Üzerindeki İlk Etkileri

Kan Bağışından Sonra Dolaşım Sisteminizde Neler Olur?

Kan Bağışının Bağışıklık Sisteminize Etkisi

Kan Bağışından Sonra Kendinizi Nasıl Hissedebilirsiniz?

Kan Bağışının Genel Sağlığınıza Katkıları

Kan Bağışının Etkileri Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Kan Bağışının Vücut Üzerindeki İlk Etkileri

Kan bağışı sonrası vücut tepkileri genellikle çoğu bireyde benzerdir. Vücut kan bağışının hemen ardından bazı değişikliklerle toparlanma sürecini başlatır ve kendini yenileme kabiliyeti sayesinde genellikle kısa sürede normale döner.

Kan Hacminin Geçici Olarak Azalması

Kan bağışı sonrasında kan hacminde bir miktar azalma meydana gelir. Bu azalma bireyden alınan kanın miktarına göre değişiklik gösterir. Örneğin 200 ml kan veren bireyler ile 500 ml kan veren bireylerin kan hacmindeki azalma aynı düzeyde olmaz. Bu durum geçicidir çünkü kan bağışı sonrası iyileşme süreci hemen başlar ve vücuttaki kan miktarı kısa süre içerisinde eski seviyesine döner.

Vücudun Sıvı Dengesini Yeniden Sağlaması

Ortalama bir yetişkinin vücudunda yaklaşık 5 ila 6 litre kan bulunur. Kan bağışından sonra oluşan hacim kaybını dengelemek için vücut hemen çalışmaya başlar. Bu süreç sıvı dengesinin yeniden sağlanması ve kan hacminin normale dönmesi açısından son derece önemlidir. İnsan vücudu kanın sıvı kısmını yaklaşık birkaç gün içerisinde yeniler.


Kan Bağışından Sonra Dolaşım Sisteminizde Neler Olur?

Kan verildiğinde kırmızı kan hücreleri kaybedildiğinden kan bağışından sonra vücudun bu hücreleri yenilemek için daha fazlasını üretmeye başlaması gerekir. Kırmızı kan hücrelerinin yenilenme süreci böbreklerde başlar. Böbreklerde bulunan ve peritübüler adı verilen özel hücreler, kırmızı kan hücrelerinin kaybına bağlı olarak kandaki oksijen seviyesinin de azaldığını tespit eder. Bunun üzerine bu hücrelerden eritropoietin adı verilen bir protein salgılanır. Bu protein kan dolaşımı yoluyla kan yapımından sorumlu olan kemik iliğine ulaşır. 

Kemik iliği trombositleri kırmızı ve beyaz kan hücrelerini yapmak için gerekli olan kök hücreleri üretir. Eritropoietin de kök hücrelere beyaz kan hücreleri ya da trombositler yerine daha fazla kırmızı kan hücresi üretmesi gerektiği mesajını iletir. 

Demir kanda oksijen taşıyan bir protein olan hemoglobinin bir parçasıdır. Kan ve trombosit bağışından sonra kandaki demir seviyeleri de azalır. Bu nedenle kan bağışladıktan sonra bazı bireyler demir eksikliği yaşayabilirler. Ancak bu durum genellikle sık sık kan verilmesinden, işlemden sonraki süreçte yeterli ve dengeli beslenilmemesinden kaynaklanır. Kan bağışı sonrası demir eksikliği nedeniyle birey gücünü ve enerjisini korumakta zorlanabilir. Bu nedenle vücudun yeni kan hücreleri üretebilmesi ve kan bağışıyla kaybedilen hücrelerin yerine yenisini koyabilmesi için demire ihtiyacı vardır.

Sık bağış yapanların kaybettikleri demiri geri kazanmaları için günde 18 mg demir içeren bir multivitamin ya da içerisinde 18 ila 38 mg elemental demir bulunan bir demir takviyesi almaları tavsiye edilir. Bununla beraber bağış sonrasında herhangi bir takviye almadan önce bir doktora danışmak da son derece önemlidir.

Kan Bağışının Bağışıklık Sisteminize Etkisi

Bağışıklık sisteminin kan bağışından olumsuz etkilenme riski kan bağışı yapan bireylerin endişe ettiği konular arasındadır. Bunun nedeni kan bağışının bağışıklık sistemi üzerinde bazı etkiler yaratabilmesidir.

Bağışıklık Tepkileri ve Geçici Yorgunluk

Bazı bireyler kan bağışı sonrası yorgunluk hissi yaşayabilirler. Bu durum geçici olmakla birlikte vücudun kaybedilen kan hücrelerini yeniden üretme sürecinden kaynaklanır. Ancak bu üretim süreci kısa sürede gerçekleştiğinden genellikle bağışıklık tepkilerinde ciddi bir bozukluk görülmez. 

Bağışıklık Sisteminizin Güçlenmesi Mümkün mü?

Kan bağışı yaptıktan sonra kan hücrelerinin daha hızlı şekilde eski sayısına ulaşması için yapılanlar bağışıklık sistemini de olumlu etkileyebilir. Genel olarak bağışıklık sistemini destekleyen bazı yöntemler de bu sürecin daha hafif geçirilmesine yardımcı olabilir. Kan bağışı yaptıktan sonra dengeli ve düzenli beslenmek bağışıklık sistemini destekleyebilir. Örneğin mikro besinler bağışıklık sisteminin normal fonksiyonlarının gerçekleşmesinde önemli bir role sahiptir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için gerekli olan mikro besinler arasında B6, C ve E vitaminleriyle çinko ve magnezyum gibi mineraller bulunur.

Bu süreçte sağlıklı ve dengeli beslenmeye ek olarak uyku düzenine dikkat etmek, stres seviyelerini azaltmak, sigara içmemek ve alkolden uzak durmak da bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışması açısından faydalı olabilir. Ayrıca egzersiz yapmak da bağışıklık sistemini harekete geçirebilir. 

Bununla beraber bu süreçte bağışıklığı güçlendirmek için takviye kullanımı zorunlu değildir. Hatta bazı doktorlar bağışıklığı artırma kavramının bilimsel açıdan pek mantıklı olmayabileceğini öne sürmektedir. Bunun nedeni vücuttaki bağışıklık hücrelerini artırmanın her zaman iyi sonuçlar doğurmamasıdır. Örneğin kan hücrelerinin sayısını artırmak ve performanslarını geliştirmek için sistemlerine kan pompalayan sporcular felç riskiyle karşı karşıya kalabilirler.

Bağışıklık sistemindeki hücreleri artırmaya çalışmak karmaşık bir süreçtir. Bunun nedeni farklı mikroplara farklı şekilde yanıt veren çok sayıda bağışıklık hücresi türünün bulunmasıdır. Hangi hücrelerin ne kadar artırılması gerektiğiyse bilim insanlarının önceden hesaplayabilecekleri bir olgu değildir. Vücut bu karmaşık süreci gerekli değişikliklere göre kendisi düzenler. Ancak bağışıklık sisteminin optimum düzeyde çalışması için hangi hücrelere ne kadar ihtiyacı olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. 

Bu süreçte bağışıklık hücrelerini artırmak yerine bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışmasını desteklemek daha etkili olabilir. Bu nedenle dengeli beslenme, düzenli olarak egzersiz yapma gibi bahsi geçen yaşam tarzı değişikliklerinin uygulanması fayda sağlayabilir.

Kan Bağışından Sonra Kendinizi Nasıl Hissedebilirsiniz?

Bazı bireyler kan bağışından sonra vücuttaki değişiklikler nedeniyle birtakım geçici rahatsızlıklar hissedebilirler. Geçici olan bu rahatsızlıklar arasında mide bulantısı, baş dönmesi ve hafif sersemlik bulunur. 

Baş Dönmesi ve Hafif Sersemlik

Bazı insanlar kan bağışı sonrası baş dönmesi yaşayabilirler. Kısa süreli olan bu durumun nedeni kan hacmindeki azalmadan dolayı kan basıncının düşmesidir. Bağış yapmadan önce bol miktarda su içmek sersemlik hissi ve baş dönmesi gibi sorunları önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca bağıştan sonra başı dönen bireyler yürümemeli ve kendilerini iyi hissedene kadar mutlaka dinlenmelidirler. Bu sorun geçene kadar yavaş ve derin bir şekilde nefes alıp vermek de bireyin rahatlamasına yardımcı olur. Bunlara ek olarak ayakları kalp hizasından daha yükseğe kaldırmak da etkili olabilecek yöntemler arasındadır. Günlük hayatına devam eden bireylerinse baş dönmesine ve dengesizliğe neden olabilecek eylemlerden uzak durmaları tavsiye edilir.

Bireyin kan bağışından sonra özellikle kalp atış hızının artmasına yol açacak kardiyo egzersizleri ve ağır kaldırma gibi aktivitelerden kaçınması da gerekir. Bağış sonrası vücudunda daha az kırmızı kan hücresi ve oksijen bulunan bireyler için bu tür aktiviteler zorlayıcı olabilir ve baş dönmesini tetikleyebilir.

Kan Bağışından Sonra Enerji Seviyenizi Nasıl Geri Kazanırsınız?

Kan bağışı sonrası halsizlik sorunu gün boyunca aktif olması gereken bireyler için rahatsız edici bir durum yaratabilir. Ancak kan bağışı sonrası enerji kazanma amacıyla bazı yöntemler denenebilir. Örneğin kan bağışından sonra bireylere enerjilerini artırmak için bir şeyler atıştırmaları ve su içmeleri tavsiye edilir. Özellikle ilk yarım saat içerisinde enerjiyi hızlı bir şekilde geri kazanmak için kurabiye ve sandviç gibi yiyecekler tercih edilebilir. Kan bağışından sonra görülen yorgunlukla baş etmek için demir bakımından zengin yiyecekler de tüketilebilir. Bu yiyecekler kan bağışı sürecinde demir depolarının doldurulmasına ve enerjinin geri kazanılmasına yardımcı olabilir.

Kan Bağışının Genel Sağlığınıza Katkıları

Birçok insan kan bağışından sonra olumsuz etkiler yaşamaktan korkabilir. Bu nedenle insanlar kan bağışlama eylemine karşı olumsuz görüşlere de sahip olabilirler. Ancak kan bağışının sanılanın aksine genel sağlığa yönelik olumlu etkileri de bulunur.

Kalp Sağlığınıza Olan Etkiler

Kalp hastalıkları dünya genelinde hem bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen hem hayati tehlikeye yol açabilen bir sağlık sorunudur. Bu nedenle kalp sağlığını destekleyecek alışkanlıklar edinmek büyük önem taşır.

Kalp sağlığını olumlu etkileyebilmesi kan bağışının faydaları arasındadır. Kan bağışı kanın viskozitesini azaltarak vücutta daha kolay akmasına ve kalbe daha hızlı ulaşmasına yardımcı olabilir. Kan kalınlığındaki bu azalma kalp ve damar sistemini rahatlatabilir, genel dolaşımı iyileştirebilir. 

American Journal of Epidemiology'de yayınlanan bir araştırmaya göre kan bağışı yapanların kalp krizi geçirme riskinin bağış yapmayanlara kıyasla %88 daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Kalp krizi riskindeki bu önemli azalma, düzenli kan bağışının kardiyovasküler sisteme yönelik faydaları için âdeta bir kanıt niteliğindedir. Bu araştırmaya dayanarak düzenli olarak kan bağışı yapmanın hayat kurtarmanın yanı sıra dolaşım sisteminde iyileşme sağlayarak kardiyovasküler sistemin sağlığına katkıda bulunduğunu söylemek mümkündür. 

Kan bağışı kan basıncının yani tansiyonun düşmesine de yardımcı olabilir. 2016 yılında yapılan bir araştırmada bir yıl boyunca bir ila dört kez kan veren 292 bağışçının kan basıncı değerleri takip edildi. Bu bağışçıların arasında yüksek tansiyon problemi olan bireylerin yarısında kan basıncı değerlerinde olumlu değişimler görüldü. Üstelik bireyin kan bağışı yapma sıklığıyla tansiyon değerlerindeki iyileşme derecesi de doğru orantılıydı. Yani birey ne kadar sık kan verdiyse tansiyon değerinde o kadar düşme görülmüştür.

Stres ve Zihinsel Sağlık Üzerindeki Olası Etkileri

Kan bağışı yapmanın fiziksel etkilerinin yanı sıra stres seviyelerinin azaltılması gibi olumlu ruhsal etkileri de olabilir. Bazı bireyler başkalarına yardım etmelerinin anlamlı bir yolu olan kan bağışıyla bir tür mutluluk etkisi deneyimleyebilirler. Bu etki beyinde ruh hâlini düzenleyen nörotransmitterlerden biri olan dopamin salgısının artmasıyla ilgili olabilir. Beyin hücreleri birbirlerine sinyal göndermek için dopaminden faydalanır. Beyni ve davranışları etkileyen bu nörotransmitter zevk, tatmin ve iyi oluş gibi hisler üzerinde etkilidir.

Bir gönüllülük eylemi olan kan bağışı bu etkileri sayesinde bireyin anlam arayışında yol gösterici olabilir, hayatını daha tatmin edici kılabilir. Gönüllü faaliyetler aracılığıyla insanlara yardım etmek stres ve kaygı seviyelerini azaltmanın yanı sıra kimlik duygusunu da artırabilir. Toplumu destekleyen bu davranış aynı zamanda yeni arkadaşlıklar ve bağlantılar edinilmesine de yardımcı olabilir. 

Kan Bağışının Etkileri Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Kan bağışından sonra ne kadar süre dinlenmeliyim?

Her bireyin bünyesi ve medikal işlemlere verdiği tepki farklı olabilse de doktorlar genellikle kan merkezinden ayrılmadan önce ayağa kalkmadan 15 dakika dinlenilmesini tavsiye ederler. Ayrıca doktorlar günün geri kalanında da ağır fiziksel aktivitelerden kaçınılmasını ve dinlenilmesini önerirler. Özellikle baş dönmesi yaşayan bireylerin düşmemek için bu sorun ortadan kalkana kadar dinlenmeleri gerekir.

Kan bağışının uzun vadeli etkileri nelerdir?

Kan bağışı kalp sağlığını destekleyebilir, yüksek tansiyonu önlemeye yardımcı olabilir. Bireylerde öz güven ve tatmin duygusunu artırarak ruh sağlığını olumlu etkileyebilir. Kan bağışı vücudun hücre yenileme süreçlerini tetikleyerek bireyin genel sağlığını da destekleyebilir. Ayrıca kan bağışı yapmak bireyin genel sağlığını takip etmesine de yardımcı olur. Düzenli kan bağışı sürecinde yapılan testler ferritin miktarı, demir eksikliği anemisi veya tansiyon problemleri gibi altta yatan sağlık sorunlarının belirlenmesine katkı sağlayabilir.

Kimler kan bağışı yapabilir?

Kan bağışı yapmak isteyenlerde aranan bazı kriterler bulunur. İlk olarak bireyin genel sağlık durumunun iyi olması gerekir. Yakın zamanda grip gibi hastalık geçirmiş olanlar veya otoimmün hastalığı olan bireyler kan bağışı yapmak için uygun adaylar arasında değildir. Kan bağışı yapabilecek bireylerin yaş aralığıysa 17 ila 65’tir. Kan bağışı şartları arasında bireyin en az 50, en fazla 158 kg olması da bulunur. Ayrıca bireyin kanın alınacağı damarlarının iyi durumda olması da büyük önem taşır. İşlemden önce kontrol edilecek olan bu kriterlerin hepsini taşıyan bireyler kan bağışında bulunabilirler.

Bağışladığım kan test edilir mi?

Bağışlanan kan bireyin kan grubunun ve Rh faktörünün belirlenmesi amacıyla test edilir. Testten sonra çıkan kan grubu Rh pozitif veya Rh negatif olarak sınıflandırılır. Bu detayların tespit edilmesi oldukça önemlidir çünkü kan alıcısıyla grup ve Rh farklılıklarının olmaması gerekir. Bireyin kanı hepatit ve HIV gibi kan yoluyla bulaşan hastalıkları tespit etmek amacıyla da incelenir. Kanda herhangi bir virüs tespit edilmemesi durumunda kan, ihtiyacı olan bireyler için kullanılmak üzere gönderilir. Bu testlerden herhangi birinin pozitif çıkması durumunda bağış merkezi bireyi bilgilendirir ve kan bağışı geçersiz sayılır.

Tekrar kan bağışı yapmak için ne kadar süre beklemek gerekir?

Kan bağışları arasında geçmesi gereken süre kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. ABD Gıda ve İlaç İdaresinin tavsiyesine göre birey tam kan bağışında bulunduysa en az 8 hafta beklemesi gerekir. Aferez yoluyla iki ünite kırmızı kan hücresi toplandığındaysa bağışçının en az 16 hafta bekleme şartı bulunur.

Kan bağışı yaptırmak için hemoglobin seviyesi en az kaç olmalıdır?

Bağış yapmak için kadınların minimum hemoglobin seviyesi 12.5 g/dL, erkeklerinse 13.0 g/dL düzeyinde olmalıdır. Ayrıca bağış yapmak isteyen bir donörün hemoglobin seviyesinin 20.0 g/dL'den yüksek olmaması da gerekir.

Kan bağışı türleri nelerdir?

İnsanlar genellikle tam kan bağışını bilseler de kanda bulunan belirli bileşenler de tek başına bağışlanabilir. Bu işlem esnasında kan özel bir cihazla ayrıştırılır ve ihtiyaç duyulmayan maddeler vücuda geri gönderilir. Tam kan bağışı dışında trombosit, plazma ve alyuvar bağışı yapılabilir. Kanın pıhtılaşmasını sağlayan trombositler genellikle kanser gibi nedenlerle kan düşüklüğü durumunda pıhtılaşmayı sağlamak için gereklidir. Besin ve diğer temel maddeleri içeren plazma kazalardan, yanıklardan ve ameliyatlardan sonra insanları tedavi etmek için kullanılır. Organlara ve dokulara oksijen taşımaktan sorumlu olan kırmızı kan hücrelerinin bağışlanması esnasındaysa aşırı kan kaybı yaşayan veya anemi gibi bir rahatsızlığı olan birey için gerekli olan hemoglobin içeren hücreler alınır.

Kan bağışı sonrası ne yenmeli?

Kan bağışı sonrası demir açısından zengin, bağışıklık sistemini güçlendirecek vitaminleri ve mineralleri içeren yiyecekler tüketilebilir. Bu nedenle B6 vitamini için tavuk, somon, ton balığı, muz, yeşil sebzeler ve patates; C vitamini için portakal, çilek, ıspanak, domates ve brokoli tüketilebilir. E vitamini içinse dadem, ayçiçeği ve aspir yağı, fıstık ezmesi ve ıspanak tüketmek faydalıdır. Ayrıca istiridye, kırmızı et, kümes hayvanları, fasulye ve süt ürünleri çinko, tam buğday ürünleri, kuru yemişler ve tohumlar magnezyum bakımından zengindir.