Hipertansiyonunuz varsa bunlara dikkat!
Hastalıklardan korunmada sağlıklı yaşamın rolü büyük. Peki ya bir hastalığı olanlar için? Sağlıklı yaşamın tüm kuralları, herhangi bir hastalığı olanlar için de es geçilmemeli. Kalp ve damar hastalığınız varsa, beslenmeden spora kadar sağlıklı yaşamın her kriterine dikkat etmelisiniz. Hele ki hipertansiyonunuz varsa… Maalesef hipertansiyonu olan pek çok kişi, sağlıklı yaşamı benimsemek bir yana, kendi doğrularına ya da kulaktan dolma bilgilere inanıyor. Bu da pek çok kötü sonucu doğuruyor. Siz siz olun hipertansiyonunuz varsa başkasına değil, uzmanın söylediklerine inanın.
Birçok meyve ve sebzede (sarımsak, nar, yaban mersini, soğan, marul, mercimek, lahana, kızılcık, çilek, ıspanak, brokoli, balık yağı vb) bulunan flavonoidlerin kullanımının sağlıklı kişiyi kalp damar hastalıklarından koruduğuna inanılıyor.
Özellikle flavonoidler olarak bilinen ve sülfür içeren bitkisel kaynaklı, birçok meyve ve sebzede bulunan maddelerin kullanımı konusunda yeterli veri bulunmuyor. Fitoterapi içerisinde yer alan ve çok çeşitli maddeler içeren bu grup tedavilere ait kesin bilimsel veriler mevcut değil. Bu nedenle kullanımları henüz tavsiye edilmiyor. Yukarıda sayılan besinleri veya vitaminleri sofrada makul ölçülerde kullanmanın sakıncası yoktur, ancak bu besinleri veya vitaminleri hipertansiyon tedavisi ile kesin olarak ilişkilendirmek ve “Bitkidir nasıl olsa zararsızdır” gibi düşünmek yanlıştır. Bu besinlerden sadece sarımsakta bulunan prostaglandinlerin hafif bir tansiyon düşürücü etkisi bulunuyor ancak bu dozlar kesin tedavi edici nitelikte değildir.
Tansiyon yükselmesine limon suyu iyi gelir diyerek, ilacını aksatarak kendini limona adamak yanlıştır.
Günümüzde birçok kesim sadece ülkemizde değil aynı zamanda tüm dünyada da tansiyon yükselmeleri durumunda limon veya greyfurt suyu içiyor. Yapılan birçok çalışmada bu meyve sularının direkt olarak tansiyon düşürücü etkileri kesin olarak gösterilmemekle birlikte bu meyve sularının kullanımının bazı tansiyon ilaçlarının etkinliğini artırdığı gösterilmiştir. Bu grup tansiyon ilaçları dihidropiridin grubu tansiyon ilaçlarıdır ve bunlar ile birlikte bu meyve sularının kullanımı tansiyon düşürücü etkinliği potansiyalize etmektedir. Ancak hiçbir büyük ve detaylı çalışma yoktur ki, limon veya greyfurt suyunun tedavi edici etkinliğini göstermiş olsun. Bu nedenle bu meyve sularının kullanımının sakıncası olmamakla birlikte, bunun bir ilaç gibi görülmemesi gerektiği tansiyon hastalarının dikkat etmesi gereken bir konudur.
Tansiyonum yıllardır yüksek, ama ben hiçbir şey hissetmiyorum, demek ki benim vücudum alışık, tansiyon bana bir şey yapmaz!
Bir kişinin tansiyonunun yüksek olmasına rağmen hiçbir şikayetinin olmaması iyi bir durum değildir. Genellikle o kişinin yıllardır damarlarının yüksek basınca maruz kalması neticesi, vasküler damar lif patojenitesinin arttığı, kalsifikasyonun arttığı ve dolaşımda laminer akımın bozularak türbülans akımın arttığı manasına gelir ki; bu ise vasküler sorunların yakın olduğunun habercisidir. Oysa ki sağlıklı ve normal dolaşıma sahip bir damar yapısında en ufak bir yüksek tansiyon bile baş ağrısı, dolgunluk, sersemlik hissi, baş dönmesi, bulantı ve çabuk yorulma gibi semptomlara neden olacaktır ve bu şikayetlerle yüksek tansiyonun hissedilebilir olması ve tedbir alınması daha doğrudur.
Benim tansiyonum yıllardan beri yüksek ama benim vücudum buna alışık, hiçbir şikayet hissetmiyorum, vücudum çok sağlam!
Böyle söyleyen önemli bir kitle bulunuyor. Kişilerin önemli bir kısmı tansiyonu yüksek olmasına rağmen herhangi bir sıkıntı hissetmiyor. Bu durum son derece yanlış bir kanaattir. Ciddi ani damar sorunlarına davetiye çıkartır. Tansiyon ölçülürken ilk ölçümü kesin almamak gerekir ancak ardışık 4-5 gün istirahat halinde ve oturur pozisyonda ölçülen tansiyonlarınızın ortalaması 135/85 mmHg veya daha yüksek ise artık bir tansiyon probleminiz başlıyor ve yüksek olasılıkla bir tedavi almanız gerekiyor demektir.
Bu ilaçlar vücuduma daha zararlı o nedenle ilaç almasam daha iyi olur!
Kişilerin ilaçlarını düzenli almamaları konusunda bazı nedenler ön plana çıkmaktadır ki bunlar, ilaç yükünün fazla olması, devamlı ilaç kullanmama isteği ve takip edememe, ilaç fiyatlarının yüksek olması, yan etkilerinden kaçınma, ilaç konusunda yeterli bilgilendirilmemedir. Bu nedenle kişilerin yarısından fazlası tedavi hedefine ulaşamadan, tansiyonları >140/90 mmHg olarak hayatına devam ediyor. Özellikle ihmal ve ilaçların yan etkileri konusunda yanlış bilgilerin magazinsel olarak dolaşması bu sonuca götürüyor. Çoğu zaman kişilerin yanlış bilgilerle ilaçlarını kestiklerine şahit olunuyor. Elbette ki her ilacın yan etkileri mevcuttur ve bu etkileri olmayan bir ilaç bu güne kadar keşfedilmemiştir. Ancak bu konuda doğru yaklaşım; hekimin bu yan etkilerin sıklığı ve şekli konusunda kişiyi bilgilendirmesidir. Buna rağmen kişi, bir yan etki ile karşılaştığında önce bu etkinin gerçekte o ilaçtan olup olmadığı hekim tarafından araştırılmalı ve gerçekten ilaçtan kaynaklanıyor ise o halde ilacı daha uygun formasyonu ile değiştirmelidir. Ancak kişi tarafından ve uzman görüşü alınmadan hele de medyanın dezenformasyonu ile etkilenerek ilacı kesmek ve tedavi almamak son derece yanlıştır.
Alkol, sigara ve kafeinli içecekler tansiyonu etkilemez!
Sigara içmek, kanserden kalp damar hastalıklarına kadar birçok hastalığın kaynağıdır. Bunun yanı sıra, sigara içiminden sonra tansiyonda 10-20 mmHg lık gün boyu süren yükselmeler görülür. Alkol tüketimi orta içicilikten itibaren vücuttaki kan akımı ve damar fonksiyonlarını etkileyerek tansiyonda yükselmelere neden olur. Kahve ve kafeinli içecekler ise hafif geçici yükselmelere neden olur ve özellikle bir kupadan sonraki dozlarda bu durum nabız artışı ile birlikte daha belirgin olur.
Fiziksel aktivite ve spor anında tansiyonum yükselir, spor yapmamalıyım!
Aksine egzersiz kesin olarak en basit tansiyon tedavilerinden biridir. Hele de diyet ve tuz kısıtlanması ile birlikte yapıldığında son derece yararlıdır. Ancak her vücut, her sporu yapmaya uygun değildir. Burada yapılması gereken; kişinin uzman hekimi ile görüşerek, kalbinin, damarlarının ve hipertansiyonunun durumuna göre hangi sporları ve nasıl yapacağı konusunda profesyonel öneri almaktır. Elbette ki spor yaparken hem tansiyon ve hem de nabız yükselecektir. Doğru tedaviyi alındıkça ve tansiyon değerleri normal sınırlarda tutulduğunda rahatlıkla spor yapabilir. Ancak yapılan sporun şekli, süresi ve şiddeti konusunda hastalıklara ve kalbin durumuna ilişkin sınırlar hekimden öğrenilmelidir.
İlaç tedavisi aldım tansiyonum iyileşti, artık ilaç almama gerek yok!
Hipertansiyonun yaklaşık yüzde 97’si primer hipertansiyon yani nedeni bilinmeyen hipertansiyondur. Bu durumun oluşumunda genetik risk ve yatkınlık çok önemli bir yer tutuyor. Primer hipertansiyonun kesin radikal bir tedavisi yoktur. Yani ilaçlı veya ilaçsız alacağınız tedavi süresinde tansiyon düşer ancak tedavi kesildiği zaman tansiyon yine bir süre sonra yükselecektir. Bu nedenle kilo vermek, tuz miktarını azaltmak, egzersiz yapmak erken dönemde yeterli bir tedavi olabilir. Ancak bunların yetersiz kaldığı durumlarda ilaç tedavisi gerekir ve bunu düzenli hekim kontrolü altında devam ettirmek gerekir. “Tansiyonum düştü artık tedavi oldum” diye uzman görüşü almadan ilacı kesmek son derece yanlıştır.
Henüz çok gencim, ömür boyu ilaç mı kullanacağım!
Yüksek tansiyonun yaşı yoktur. Üstelik günümüzde yanlış beslenme, obezite ve egzersiz yapmayan çocuklarda hipertansiyon sıklığı hiç de azımsanmayacak kadar çoktur. Hipertansiyon hangi yaştan itibaren olursa olsun tedavi edilmelidir ve gerekirse ilaç kullanılmalıdır. Hekiminiz size risk yarar oranını gözeterek tedavi verecektir. Burada esas korkulması ve kaçınılması gereken unsur; tedavi değil, hastalığın kendisidir. Esas hedef tansiyonun normal sınırlarda tutulmasıdır. Bu hedef ilaçlı tedavilerle ya da ilaçsız yaşam düzenlemeleri ile başarılabilir, ancak bir şey kesindir ki tansiyon yüksek bırakılmamalıdır.
Ben bu tansiyonu kendim düşürürüm, ilaca gerek yok!
Hipertansiyon ciddi bir hastalıktır ve tedavisi de uzmanlık gerektirir. Elbette ki hekim önce kişiyi ilaçsız tedavi yaklaşımları ile takibe alacak ve hipertansiyon ile ilgili risklerini modifiye edecektir. Ancak bu yaklaşımların yetersiz kaldığı durumlar sıktır ve bu durumda ilaç kullanmak kaçınılmaz hale gelir. Hipertansiyonu olanlarda başlıca hasar gören hedef organlar; kalp, koroner damarlar, beyin damarları, böbrek ve göz damarlarıdır. Yapılan çalışmalarda hipertansiyon tedavisi; inme (felç) riskini yüzde 35-40, kalp krizi riskini yüzde 20-24 ve kalp yetersizliği riskini yüzde 50 azaltmıştır. Diyabet ve hipertansiyonun kalp ve damarlara vereceği zararı engelleyerek, hayat kalitesini artırmak ve istenmeyen ölümleri azaltmak mümkün. Bunlar ispat edilmiş bilgilerdir. Günümüzde yapılan incelemeler kişilerin sadece yüzde 70’inin hipertansiyonlarının farkında olduğunu göstermiştir.