Güneş sağlığımıza nasıl zarar verir?
Ülkemiz güneş ışığı açısından son derece zengin bir ülkedir. Yeryüzüne ulaşan ultraviyole (UV) ışınlarının insan organizması için yararlarının yanı sıra göz ardı edilemeyecek zararları da vardır. Dünya üzerindeki tüm biyolojik olayların başlaması ve sürdürülmesi, vücudumuzda D vitamininin sentezlenmesi, zararlı mikroorganizmaların yok edilmesi ve insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkileriyle, yaşamsal faaliyetlerimizin üzerindeki etkileri mevcuttur. Bunun yanı sıra UV’nin akut ve kronik yan etkileri oluşabilmektedir.
Güneşin akut etkilerine deri yanıkları, güneş çarpması ve de foto alerjik reaksiyonları sayabiliriz.
Kronik zararlı etkileri ise deri kanserleri, deride zaman içerisinde incelme, elastikiyetinin bozulması (kırışıklık), kuruluk, kılcal damarların belirginleşmesi, deride leke oluşumu, çillenme, kabalaşma, deri yaşlanması ve bağışıklık sisteminin baskılanması sayılabilir. Bu zararlı etkiler, insan ve deney hayvanlarında yapılan klinik çalışmalarda uzun süredir bilinmektedir. Bu yan etkiler solaryum gibi suni UV kaynakları içinde aynen geçerlidir. Hatta suni UV kaynaklarından ışın elde etme yılın her mevsiminde söz konusu olabildiği için ve UV ışını daha yoğun ve kısa sürede verildiği için güneşe göre solaryum daha yüksek risk taşımaktadır.
Açık havada çalışanlar dikkat!
Açık tenli kişiler koyu tenli kişilere oranla güneş ışınlarına karşı daha duyarlıdır. Bu da deri kanserlerinin beyaz ırkta siyah ırka göre 15 kat daha fazla görülmesini açıklamaktadır. Ayrıca açık havada çalışan insanların; çiftçiler, denizciler gibi deri kanserlerine yakalanma oranları daha fazladır.
Hem yaz hem kış döneminde güneş ışığından korunmak gerekli
Güneş spektrumunda yeryüzüne ulaşan ışınlar UVA ve UVB’dir. Bu ışınların deriye ulaşan dozunu belli faktörler arttırmakta veya azaltmaktadır. Bunlar günün belli saatleri, mevsimler, yaşanılan coğrafi bölgeler, havanın bulut yoğunluğu, bulunulan yükseklik ve ışınların yansıyabileceği ortamlarda bulunmak gibidir. Ülkemiz için UV ışınlarının yeryüzüne yüzde 60‘ının geldiği saat aralığı 11:00-15:00 arasıdır. UV ışınları ekvator bölgesinde maksimum kutuplara gidildikçe minimum seviyededir. Bulutlar UV‘nin yaklaşık yüzde 50 ‘sini engelleyebilir. UV‘nin etkileri her 300 metre yüksekliğe çıkıldıkça artmaktadır. Özellikle dağlık bölgelerde daha yüksek UV enerjisi vardır. Kar yüzde 50-95, su yüzde 5, çimen yüzde 3, kum yüzde 5 UVA yansıtır. UVA ışını yıl boyunca ve gün içinde değişik saatlerde, mevsimlerde veya hava koşullarında değişmeksizin etkili olmaktadır. UVB ışını yaz aylarında ve yüksek bölgelerde daha yoğundur. UVB doğrudan doku hasarına neden olabilir ama UVB ancak foto ürünleri yoluyla zarar verir. Uzun yıllar boyunca deri yaşlanması ve kansere yol açan UVB ışını olduğu düşünülürdü ancak son araştırmalar hem UVA‘nın hem de UVB‘nin sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle hem yaz mevsiminde hem kış mevsiminde güneş ışığından korunmak gereklidir. Açık tenli kişiler ve 3 yaşın altındaki çocuklar güneşin olumsuz etkilerinden daha yüksek oranda etkilenmektedir.
Direkt güneşlenmekten kaçının
Güneşte deri renginin koyulaşması (bronzlaşması) aslında deri organının, insan organizmasını güneşin zararlı etkilerinden korumak için geliştirdiği bir savunma hareketidir. Yani UV ışınlarına maruz kaldığımızda deri organımız savunma mekanizmasını çalıştırarak, pigment hücrelerini derinin üst tabakalarına göç ettirerek koruyucu bir perde oluşturmaya çalışmasıdır. Direkt güneşlenmek önerilmemektedir. Çünkü insan kendini güneş ışınlarından ne kadar sakınırsa sakınsın yaz ve kış mevsimi dahil olmak üzere yaşamsal faaliyetlerine yetecek kadar ışını zaten almaktadır.Bu nedenle ayrıca güneşlenmek gerekli değildir. Atmosferdeki güneş ışınlarını filtre eden ozon tabakasının delinmesiyle de artık eskiye göre güneşin olumsuz etkileri daha da artmaktadır.Güneşle oluşan kahverengi lekelenmeler kişinin genetik özelliklerine, hormonal faaliyetlerine göre ve bazı alınan gıdalar ve de bazı ilaçlarla (bazı hormon ilaçları, doğum kontrol hapları, bazı antibiyotikler vb.) artabilmektedir. Bu nedenle kahverengi lekelerin oluşmasında artış varsa kişinin hormon düzeni, aldığı ilaçlar, çok yediği bazı gıdalar gözden geçirilmelidir.
Güneş çil sayısını artırır
Çiller genetik zeminle oluşan cilt lekeleridir. Ancak bunları artıran neden güneş ışınlarıdır. Güneşle tetiklenen bazı alerjik reaksiyonlar vardır. Bu fototoksik reaksiyon kişinin bünyesel alerjik duyarlılığıyla alakalı olarak gelişmektedir. Ayrıca bu reaksiyonu geliştirebilen, kişinin deri yüzeyinden maruz kaldığı kimyasal maddeler ya da ağız yoluyla almış olduğu kimyasal maddeler olabilir. Bütün bu bilgiler ışığında güneş ışınlarında korunmanın bir yaşam tarzı haline getirilmesi gerekliliği görülmektedir.