Yazı İçeriği

İki yetişkinden biri hastalığının farkında değil!

Tedavi kişiye özel uygulanıyor

Yeni Nesil Tedaviler Neler?

İki yetişkinden biri hastalığının farkında değil!

Dünya genelinde her 10 yetişkinden birinin diyabet hastası olduğunu ve ortalama 450 milyon diyabetli bulunduğunu biliyor muydunuz? Dünya Diyabet Federasyonu’nun (IDF) tahminlerine göre, 2040 yılında bu sayının 650 milyon olacağı düşünülüyor. Ülkemizde ise 10 yıl önce yapılan çalışmaya göre diyabet hastalığı toplam nüfusun yüzde 14’ünde görülürken, günümüzde yetişkinlerde bu oran yüzde 20’ye yaklaşmış durumda. Bu verinin her beş kişiden birinde diyabet görüldüğüne işaret ettiğini belirten Acıbadem Eskişehir Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp, “Bununla beraber, diyabet hastası iki yetişkinden biri bunun farkında değil. Geçmişte bu hastalık gelir düzeyi yüksek ülkelerde daha fazla görülürken, bugünkü hasta profili diyabetlilerin yüzde 75’inin düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşadığını gösteriyor” diyor.


Tedavi kişiye özel uygulanıyor

Çeşitli nedenlerle insülinin yetersiz salınması veya etkisiz kalması sonucu ortaya çıkan, kan şekeri yüksekliğiyle karakterize sistemik bir hastalık olan diyabet, dört farklı grupta sınıflandırılıyor. En sık bilinen türleri Tip 1 ve Tip 2 diyabetin yanı sıra gebelik diyabeti ve hastalığın diğer spesifik tiplerine de rastlanıyor. Pankreasın beta hücrelerinin bağışıklık sistemi bozukluğu sonucu meydana gelen insülin eksikliği nedeniyle Tip 1, insülin etkisine karşı direnç veya insülinin pankreastan salınım defekti sonucu da Tip 2 diyabet ortaya çıkıyor.

Hastalığın görülme sıklığının bu denli artması, diyabeti önlemeye ve altta yatan mekanizmaları ortaya koyma konusundaki çalışmaların artmasını, tedavi yöntemlerinin kılavuzlar eşliğinde güncellenmesine yol açıyor. Günümüzde kişiye özel yaklaşımların tercih edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Gökalp, diyabet tedavisindeki yeniliklere geçmeden önce şu bilgileri veriyor: “Diyabet hastasının kalp, obezite hastalıkları ile böbrek ve karaciğer fonksiyonlarının durumu tedavi seçeneklerinde değişikliğe yol açıyor. Son yıllarda SGLT2 inhibitörleri ve GLP-1 analogları tedavide önemli seçenekler halini alıyor. Bunlar; hastanın kilo vermesini sağlarken, kardiyovasküler yönden elde edilen sonuçlarla da öne çıkıyor.”

Yeni Nesil Tedaviler Neler?

  • Akıllı insülin

Günümüzde diyabet tedavisinde kullanılan insülinler, kan şekerini düşürmek için güçlü bir etkiye sahip. Ancak bazen kan şekerini 60 mg/dL’nin altına düşürdüğünde hayatı tehdit eden hipoglisemi denilen klinik tabloya neden olabiliyor. Hipoglisemi, önemli ve ölümcül bir durum olması nedeniyle diyabet tedavisinde insülin tedavisi sırasında kan şekeri seviyelerinin normal sınırlarda tutulması büyük önem arz ediyor. Kandaki şeker oranı arttığı ya da düştüğü zaman kendiliğinden devreye giren “akıllı insülin”, bu sürede kan şekeri seviyesini dengeleyebiliyor.

Akıllı insülin kullanımındaki amaç, kan glukoz seviyelerini normal aralıkta tutmaya çalışmak. Yani kan glukozu yüksek olduğunda insülin etkisiyle kan glukozu düşürülecek ancak kan glukozu normal sınırlara geldiğinde insülinin etkisi durdurulacak. Böylece kan glukozunun çok düşük seviyelere düşmesi de engellenmiş olacak. İnsülinin, glikozun kan dolaşımından hücrelere girmesinde anahtar rol üstlendiğini belirten Prof. Dr. Gökalp, “İnsülin vücudumuzdaki hücrelerin yüzeyine bağlandığında, GLUT’u (glukoz taşıyıcı proteini) aktive edip, hücrenin içine glukoz geçişine neden oluyor. İnsüline eklenen bir inhibitör molekül, kan şekeri normal veya düşük olduğunda insülinin etkisini engelliyor. Bu sayede de kan glukozu normal sınırlarda tutularak, hipoglisemi riskini azaltıyor” diyor.

  • Yapay pankreas

Pankreası taklit edebilecek özellikleri geliştirilmiş bir insülin pompasını tanımlayan yapay pankreas, derinin altına yerleştiriliyor. Cihaz; yine deri altına konan ve bir sensöre bağlı kan şekeri ölçüm cihazı ile yemek, fiziksel aktivite, stres ve uyku gibi durumlarda ne kadar insülinin gerekli olduğunu belirleyen bir yazılıma sahip akıllı telefondan oluşuyor. Sistem vücuttaki bazı değişimleri tespit edip, kan şekerine göre uygun dozlarda insülin uyguluyor. Bu sayede Tip 1 diyabet hastaları hayatını sağlıklı sürdürüyor, yaşam kalitesini arttırıyor. “24 saat boyunca kan şekerinin azalıp artmasına göre insülin dozları da otomatik olarak değişiyor” diyen Prof. Dr. Gökalp, şöyle devam ediyor: “Sistem sürekli kan şekeri ölçümü yaptığı için sensörün uyarısına göre kan şekeri yükseldiğinde insülin salınımı başlıyor. Belirli bir seviyenin altına düştüğünde ise insülin salınımını durdurarak, kan şekerinin daha fazla düşmesini önlüyor. Ancak pompada kullanılan insülinin şu anda kullanılan hızlı etkili insülin yerine, ultra-hızlı etkili olması gerekiyor. Diyabetli olmayan kişilerin salgıladığı insülin, ultra hızlı etkili insülin olduğundan mevcut insülinlerin hızı kan şekerini düşürmekte yavaş kalıyor.”

  • Metabolik cerrahi

Günümüzde obezite ve Tip 2 diyabet konusunda etkili sonuç veren tedavi yöntemlerinden biri de cerrahi uygulamalar. Metabolik cerrahi, klinik pratikte özellikle obezitenin eşlik ettiği diyabet hastalarında ameliyatla tedaviye olanak sağlıyor. Bu bağlamda metabolik cerrahinin temel hedefi hem kilo hem de kan şekeri seviyesinin kontrol edilmesini sağlamak! Metabolik cerrahi, ciddi obezitesi olan, genç ve hastalık süresi nispeten kısa, medikal tedavinin yetersiz kaldığı hastalarda öne çıkabiliyor. Metabolik cerrahi yöntemlerin çoğu laparoskopik olarak da uygulanıyor. Pek çok ameliyat yöntemi olduğunu belirten Prof. Dr. Gökalp, “Bu ameliyatlarla; hem yemek yemeyi kısıtlamak, hem de bağırsaklardan emilimi bozmak amaçlanıyor. Yapılan cerrahiler; gastrik by-pass, sleeve gastrektomi, duodenal switch türevleri, transit bipartisyon, ileal transpozisyon olarak sıralanıyor. Hangi hastaya, hangi ameliyatın uygun olduğuna ise iyi bir endokrinolojik araştırmadan sonra genel cerrahi ve endokrinoloji uzmanları bir arada karar veriyor” diyor.