Depresyon belirtileri
Depresyon kendi kendiliğine olasılığının düşük olduğu, yaşam kalitesini düşüren bir hastalıktır. Depresyonun yansımaları her yaşta farklı olabilir. Depresyondaki kişi çocuksa okul performansı düşer, yetişkinse iş performansı düşmeye başlar. Dikkat eksikliği, isteksizlik ve motivasyon eksikliğinden dolayı bu sonuçlar doğar.
Maske depresyon nedir?
Bazen yukarıda sayılan belirtilerin hiçbiri görülmeyebilir. Özellikle erkeklerde boş bir baş ve karın ağrısı vardır. Ağrı çeşitlerinden yalnızca bir tanesi de olabilir ama şiddetli bir şekildedir. Buna ‘maske depresyon’ denir ve erkeklerde daha çok görülür. Bu kişiler başta bedensel şikayetler yüzünden psikiyatri dışı tüm hekimlere başvurur ama somut bir sonuca ulaşamayabilir. Depresyon şiddetlenince psikiyatriste gitmeye karar verebilirler. Çünkü o güne kadar fark etmemiş olma ihtimalleri çok yüksektir. Kadınlarda ise hemen ağlama, üzüntü gibi diğer belirtilerle kendisini gösterme ihtimali daha yüksektir. Erkekler duygularını ifade etmekte zorlandıklarından ötürü maskeli tip olarak adlandırılır. Erkek ve kadınlarda aynı seviyededir ama erkeklerde hissedilmesi biraz daha zordur. O yüzden erkeklerin kendisini sorgulaması gerekir.
Orta yaş erkeklerde daha çok görülür
40-45 yaş aralığındaki erkeklerde depresyon daha sık görülür. Çünkü farklı bir yaşam dönemine geçmiştir. Kadınlar için doğum sonrası dönemde de aynı şey görülür. Bunlar yalnızca biyolojik değişiklikler değildir. Aynı zamanda yeni bir yaşam tarzıdır. Bu dönemlerde hastalığın gelişim oranları artar. Çünkü orada çaresizlik duygusu hissedilebilir. Çaresizlik duygusu da hastalığın sebeplerinden biridir.
Ergenlikte depresyonun yüzü farklıdır
Ergenlik çağında belli alanlarda depresyon yaşanır ve erken teşhis edilmesi önemlidir. Genellikle ailenin yaklaşımı şu şekildedir: “Arkadaşlarıyla gülüp oynuyor ama eve gelince hiçbir şey yapmıyor”. Bu durum depresyon olmadığını göstermez. Çünkü bu hastalıkta ergenlik döneminde belirli bir konuda iyiyken diğer alanlarda kötü olunabilir. Ergen depresyonları risklidir. Çünkü intihara meyillidirler. O yüzden yakın takipte olunması gerekir. Tüm yaşamı etkiler. Sosyal kayıplar, akademik kayıplar, sonrasında yaşama geri dönmek onlar için zorlaşabilir. Buna karşın ergenlik döneminde duygusal dalgalanmalar hızlı ve değişkendir. O nedenle olumlu küçük bir şey hemen etkiler ve semptomu ortadan kaldırabilir.
Depresyonda çok ağlama olur mu?
Çok ağlayan bir kişide depresyon olmayabilir ya da depresyonlu bir kişi hiç ağlamayabilir. Hatta kişiler çoğunlukla ağlayamadıklarını dile getirir. Bunun nedeni hastalığın şiddetlendiği zaman duyguların kilitlenmesidir. O yüzden çok veya hiç ağlamamak depresyon olarak algılanamaz. Ancak tahammülsüzlük... “Ben eskiden çocuklarıma hiç kızmazdım, evet dediğim şeylere evet diyemiyorum, hiçbir şeye tahammülüm kalmadı” gibi düşünceler hastalığın habercisi olabilir. Kadınlarda en çok görülen belirtilerden biri de tahammül eşiğinin düşmesidir.
Siz neye tahammül edemiyorsunuz?
Herkesin tahammül eşiğinin yüksek olması gerekmez. Ancak eskiden sahip olunan bir özellik yaşam koşulları değişmeden farklılaşıyorsa işaret olabilir. Örneğin; gürültü. “Eskiden gürültüye katlanırdım ama şimdi katlanamıyorum”, “Trafik yüzünden arkadaşlarımla buluşmuyorum.” Bahaneler üretmeye başlamak ve kişinin kendisini yalnızlaştırması da depresyon belirtilerindendir.
5 depresiften biri mükemmeliyetçi
Depresyon riski mükemmeliyetçi kişilerde daha çok görülür. Mükemmeliyetçilik; her şeyin tam ve zamanında, düzenli, programlı, eksik kalmama düşüncesidir. Bu kavramla ilgili ciddi bir yanılgı da vardır. “Masam çok dağınık ama çok titizim” gibi... Bu olağan bir durumdur. İnsanların yüzde 20’sinin kişilik özelliği ‘mükemmeliyetçi’dir. Bu da yalnızca bir alanda vardır. Ya evde mükemmeliyetçi olunur ya da çocuklar için fazla kaygılı davranılır. Bu tür kişiler kendisini sorgular. Bu da depresyon riskini artırabilir. Genellikle bu riski taşıyan kişiler, kişisel gelişim kitapları alıp, kendilerini sorgulamaya başlar. Kendilerine “Ben kimim, ne yapıyorum, neredeyim vs…” sorularını yöneltir. Bu durum rahatsızlığı daha da artırır. Çünkü daha çok sorgulamaya başlarlar. Kendilerinden çok çevreyi düşünürler. Burada en az düşündükleri kişi ise kendileridir. Kendinden çok verdikleri için de yavaş yavaş egolarını yok ederler.
Kent yaşamı depresyona sürüklüyor
Kent yaşamı doğal bir yaşam tarzı değildir. Kişilerin yaşamına çok uygun olmayan, daha çok rekabet üzerine kurulu bir yaşam stilidir. Kentte eğlenmek veya karnımızı doyurmak için değil, hayatta kalabilmek, geleceği inşa edebilmek ve görev için yaşarız. Buna ‘doing mode’ denir. Kent yaşamı ‘koşacaksın, yapacaksın, en başarılı sen olacaksın, en üst basamağa çıkacaksın’ gibi emirlerle kişileri baskı altında bırakabilir. Bir noktadan sonra kişinin kendisini ihmal etmesine yol açar. Bu durum da depresyonu tetikleyen faktörlerden bir tanesidir. Yine kent yaşamının getirdiği başka bir algı da ‘kendine zaman ayırmayacaksın’dır. Kişinin kendini ihmal etmesiyle beraber çaresizlik duygusu da ortaya çıkar. Depresyonun en önemli belirtilerinden bir tanesi çaresizlik duygusudur. Trafik, iş yerinde uygulanan ‘mobbing’, aileden gelen eleştiriler, kendini yetersiz görmek bu duyguyu tetikleyebilir.
Monotonluğa karşı bunları yapın
Şehirden sıklıkla kaçma isteği sağlıklı bir şeydir. Farklı yöreler insanı ruhsal açıdan zinde tutar. Çünkü ev veya işte hep aynı koku, renk ve işaretlere maruz kalınır. Hep aynı yerde olmak da depresyonun nedenlerinden bir tanesi olabilir. Soğuk-sıcak hava, güzel-kötü koku, farklı uyaranlar almak depresyondan koruyan bir noktadır. Kişiye yaşadığını hissettirir. Herkesin hayalini süsleyen bir evde oturduğunu düşünün. Aynı atmosfer içerisinde bulunmak bir süre sonra anlamını yitirebilir. Çünkü farklı bir uyaran yoktur. Yoğun tempolu işte çalışan bazı kişiler hafta sonu evde dinlenmeyi tercih edebilir. Aslında bu cumadan pazara birleştirilmiş ve yaşanmamış bir zamandır. Ne kadar yorgun olursanız olun dışarı çıkın, farklı yerler, insanlar görün. Seyahat etmek çok mümkün değilse, haftada bir sinemaya gitmek bile monotonluğu yıkacaktır. Çünkü bunlar yeni uyaranlardır ve hayatı değiştirmek psikolojik açıdan faydalıdır.
İşyerinde bunları yapın
İşyerinde, ofiste kendinizi daha depresif hissediyorsanız bunları yaparak rahatlamaya çalışın:
- Sık ve kısa molalar verin.
- Molalar sırasında farklı şeyler yapın, farklı uyaranlar alın. Örneğin; hep okuyorsanız, okumayın bir şey seyredin.
- Sık sık kalkıp yürüyün.
- Birileriyle telefonda konuşun.
Şiddet ruh sağlığını olumsuz etkiler
Ev içerisinde eşler ve aile bireyleri arasında yaşanan şiddet türü aile içi şiddet olarak tanımlanır. Aile içi şiddet günümüzde çoğunlukla erkek tarafından kadına yönelik şiddet olarak görülür. Ancak aile içindeki şiddete sadece kadınlar değil, çocuklar da maruz kalır. Erkekler aile içi fiziksel şiddete nadiren maruz kalırken, daha çok eşleri tarafından psikolojik şiddete maruz kalabilir. Zaman içerisinde aile içi şiddete maruz kalan kadın ve çocuklarda birçok psikolojik sıkıntı ve hastalık ortaya çıkabilir. Bu şiddetin oluşturduğu sorunlar bir sonraki nesilde de devam edebilir. Şiddetin olduğu evlerde büyüyen çocukların yüzde 74'ü büyüdüklerinde aile bireylerine şiddet uygulayabilir.
Bunlar da şiddettir!
Şiddetin çeşitleri fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomiktir. Tokat atmak, tekmelemek, yumruklamak, hırpalama, saçını çekme, boğazını sıkma ve sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur bırakma, fiziksel şiddettir. Psikolojik şiddet ise bağırmak, korkutmak, küfür etmek, tehdit etmek, hakaret etmek, ailesi ile görüştürmemek, kıskançlık bahanesiyle devamlı kontrol altında tutmak, sürekli başkaları ile kıyaslamak ve kimlerle görüşeceği konusunda sürekli baskı yapmaktır. Ekonomik şiddet; para vermemek veya kısıtlı para vermek, ailenin tasarrufları gelir giderleri konusunda bilgi vermemek, istemediği işte zorla çalıştırmak veya çalışmasına izin vermemek şeklindedir. Tüm bu şiddet türleri ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratır ve depresyonu tetikler.