Sonbahar aylarında bu önerileri mutlaka uygulayın
Sonbahar ayları özellikle de çocuklu aileler açısından ‘enfeksiyon ve hastalık’ anlamına geliyor. Mevsim değişikliğine, okulların açılması da eklenince bakteriler çok daha hızlı yayılıp bulaşabildiğinden nezle ve gripten orta kulak iltihabına, sinüzitten bademciğe, farenjitten alerjiye, kızamıktan kabakulağa dek pek çok hastalık kapıyı çalabiliyor. Çocuğunuzu enfeksiyonlardan korunmak için alınabilecek önlemler...
Nezle mi grip mi?
Sonbaharda çocuklarda en sık görülen enfeksiyonel hastalıkların başında gelen nezle ve grip genellikle birbiriyle karıştırılıyor. Nezlenin başlıca belirtilerini burun tıkanıklığı, şeffaftan başlayarak yeşilimsi hale gelen burun akıntısı, halsizlik ve öksürük oluşturuyor. Grip ise ani başlıyor, ateş 38 dereceyi geçiyor, halsizlik, kas ve eklem ağrıları daha yoğun yaşanıyor.
Viral enfeksiyonlarda antibiyotiğin yeri yok!
Viral enfeksiyon tedavilerinde bol sıvı takviyesi ve dinlenme önemlidir. Viral enfeksiyonlarda gereksiz antibiyotik kullanımı, başka hastalık etkenlerinin direnç göstermesine neden olabiliyor. Bakteriyel enfeksiyonlarda ise erken dönemde alınacak antibiyotiklerle bu hastalıkları atlatmak kolay.
Sinüziti nasıl önlersiniz?
Orta kulak iltihapları, bademcik, geniz eti ve sinüzit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları da sonbaharda çocukların kapısını sıkça çalabiliyor. Bademciklerin yılda beşin üzerinde iltihaplanması, sık tekrarlayan geniz eti ve kulak enfeksiyonları ile yılda dördün üzerinde sinüs iltihapları operasyon gereksinimine neden oluyor. Sinüzite genellikle enfeksiyonların neden oluyor. Ancak çocuklarda alerji ve tozlu ortamlarda bulunmak da sinüziti tetikliyor. Sinüzitte koruyucu tedavi çok önemli. Terledikten sonra soğuğa maruz kalmamak, gerekirse başlık kullanmak, saçları ıslak bırakmamak ve nemli saçla rüzgara çıkmamak gerekiyor.
Alerjik bünyeli çocuklara dikkat!
Alerjik rahatsızlıklar sonbaharda da pek çok çocuğu olumsuz etkiliyor. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, gözlerde sulanma ve hapşırık ile seyreden alerjiye ateş ve halsizlik gibi enfeksiyon belirtileri ise eşlik etmiyor. Alerjik çocuklarda tedavi tamamen antialerjik ilaçlar uygulanıyor. Alerjik bünyeli çocuklarda eylül ayı başlangıcında mutlaka doktor eşliğinde koruyucu antialerjik tedavilere başlanmalıdır.
‘Boğazım ağrıyor’ yakınmasına kulak verin!
“Boğazım ağrıyor” diyen ya da ‘sesi kısılan’ çocuğun şikayetlerini önemsemek, ‘geçicidir’ diye düşünmemek gerekiyor. Çünkü altından farenjit veya larenjit gibi tedavi edilmediğinde ciddi risklere neden olabilen hastalıklar çıkabiliyor. Farenjit boğazın arka duvarının iltihabı olarak biliniyor ve boğazda yanma-ağrı, bademciklerde kızarma, ateş, yutkunmada zorluk ve ses kısıklığı ile başlıyor. Farenjit tedavisinde geç kalınması durumunda ciddi kalp ve böbrek hastalıkları görülebiliyor. Farenjitten korunmada mekanın sık sık havalandırılması ve boğaz enfeksiyonu geçiren çocuklardan uzak durulması önemli. Larenjit ise ses teli ve çevre dokularının iltihabı ve ödemi ile seyreden viral bir enfeksiyon. Çoğunlukla ses kısıklığı, yutma güçlüğü, nefes darlığı ve öksürük ile kendini gösteriyor. Larenjitin sonbahar ve kış aylarında görülme sıklığı artıyor. Alerjik çocuklar larenjite daha yatkındır. Çocuklarda acil müdahale gerektiren bir durumdur. Mutlaka tedaviye hastanede başlamak gerekiyor.
Risk varsa aşı yaptırın
Çocuklarda alerjik hastalığı veya astımı olanlara, kalp hastalığı bulunanlara grip aşısı öneriliyor. Kızamıktan su çiçeğine, sonbahar ve kış aylarında artış gösteren döküntülü ve bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en önemli yolu da aşılamadan geçiyor.
Doğru alışkanlıklar kazandırın!
Çocuğunuzu hastalıklardan korumak için onun bazı alışkanlıklar kazanmasını sağlayabilirsiniz. Bu alışkanlıklar şöyle sıralanabilir:
-
Suyla temas önemli: Mikroplar en fazla elleriniz yoluyla bulaştığı için gün içerisinde ellerini sabunla yıkamayı ihmal etmemeli, ellerini ağzına, burnuna sürmemeli.
-
Arkadaşlarını öpebilir mi: Hastalıklar çoğunlukla ağızdan çıkan damlacıklar ve temas yoluyla bulaştığından çocuklar arkadaşlarını öpmemeli, kendisini öpenlere de izin vermemeli.
-
Hastaya yaklaşmasın: Çocuğunuz okulda hasta kişilerle yakın temasta bulunmamalı, mümkün olduğunca uzak durmalı.
-
Kağıt mendille iyi ‘arkadaş’ olsun: Çocuğunuz öksürüp hapşırırken ağzını eliyle değil; koluyla ya da kağıt mendille kapatmalı, her hapşırmadan sonra mendili çöp kutusuna atmalı.
-
Toplu taşımada dikkat: Toplu taşıma araçlarındaki tutaç gibi yerleri mümkünse kağıt mendil ile tutmalı, ellerini ilk fırsatta yıkamalı ya da kaliteli antibakteriyel jel ile temizlemeli. İnce ve kat kat giyinsin: Çocuğunuz siz ebeveynlerin önerilerine kulak vermeli, soğuk günlerde ince sayılabilecek kıyafetlerden kaçınmalı. Atlet giymeyi ihmal etmemeli. Çok kalın giyinmek yerine kolayca çıkarılabilecek ince ve kat kat giysiler giymeli.
-
Kalabalık kapalı ortamlardan kaçsın: Mikroplar en çok kalabalık ve kapalı ortamlarda bulaştığından sınıf teneffüslerde pencereler açılarak havalandırılmalı. Alışveriş merkezleri gibi kalabalık ortamlar yerine açık hava etkinlikleri tercih edilmeli.
-
Kendi bardağını kullansın: Kardeşi ya da en yakın arkadaşı da olsa başkasının çatalını, kaşığını ve bardağını kullanmamalı.
-
Abur cubura yer yok: Sağlıklı ve dengeli beslenmeli. Sürekli abur cubur tüketmemeli, sebze-meyve yemeli.
Enfeksiyonlara karşı bağışıklığını güçlendirin!
Sağlıklı ve dengeli beslenme, enfeksiyon ve hastalıklara karşı koymada son derece önem taşıyor. Çocuklara bu alışkanlığı kazandırmada anne ve babalara çok önemli görev düşüyor. Çocukların ev yemekleri ile beslenmesi, ‘sebze yemeğini sevmiyor’ diye hemen pes edilmemesi gerekiyor. Sebzeler farklı hazırlama şekilleri ile çocuğa farklı zamanlarda yeniden tattırılarak sevdirilebiliyor. Kayısı, elma, üzüm, nar, domates, vişne, portakal, zencefil-bal karışımı, çörek otu ve keçiboynuzu özü gibi bazı besinler enfeksiyonlara karşı bağışıklığı artırmada etkili rol oynuyor. Buna karşın faydalı diye aşırıya kaçılmaması gerekiyor, aksi halde fayda yerine zarara neden olabiliyor. Önemli olan her meyve ve sebzeyi kendi mevsiminde tüketmektir. Enfeksiyona yakalandıktan sonra değil, yakalanmadan önce bağışıklığı güçlendirmek gerekiyor.